1
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
122
Okunma
Nasıl anlatsam sana kendimi, vaziyetim vahim,
Sanki eski bir paltonun astarı gibi sökülüyorum yavaş yavaş,
Her köşe başında bir ipliğimi bırakarak bu anlamsız telaşta.
Masamda unutulmuş bir bardak su, benden daha canlı duruyor.
Benden daha umutlu, buharlaşacağı günü bekliyor.
Sana söylemek istediğim ne çok şey var, bir bilsen.
Ağzımda birikiyorlar, eski bir sandıkta çürüyen mektuplar gibi.
Kelimelerim paslanmış, cümlelerim yolunu şaşırmış.
Sana uzattığım her söz, havada kırılıp yere düşen bir cam parçası.
Gözlerin diyorum, evet o en sevdiğim kalabalık,
İçinde kaybolmaya geldiğim o dipsiz, o serin karanlık.
Beni artık bilindik akşamlarda, tanıdık masalarda arama.
Camdan yansıyan silüetim bile yabancı artık bana.
Ben, odamın tavanındaki o belirsiz leke gibiyim şimdi,
Gitgide büyüyen ve anlamını kimsenin bilmediği.
Gökyüzü dedikleri o büyük yanılgı işte,
Her gece biraz daha alçalıp üzerime çöküyor, sessizce.
5.0
100% (4)