3
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
231
Okunma
oturup göğü sayarsın bir akşam
ölümler çekilmiş kudretli bir kılıç gibidir
kaderden şarkılar söyler demokles
aşkın yüzü silinene dek yeryüzünden
tanrılar suretinden kadehlere dökülür
veyahut kurtlanır elma sellere kapılan gemilerde
işte böyle bir akşam oturup göğü sayarsın
isa henüz çekilmemiştir çarmıha
ve henüz son yemek satılmamıştır daha
yine de bölüşülmüştür kader
kiminin payına yeni dünyalar
bize salıncakları düşmüştür elemin
insanlık sallanır durur
burçlarında ebeler ölümleri doğumlara karıştırır
işte böyle böyle bir akşam oturup göğü sayarsın
neye meyletmiştir yıldızları
hangi kadeh döne döne başımızın üstüne dökülmüştür
hangi vefanın ızdırabıdır
görmeyen gözlerimize yağan bu ışıklı yol
isterdim ki bir akşam göğü sayalım
şiirler yeniden okunacak kıvamda
karanfiller açmaya hazır
çocuklar yeni bir dünyanın şafağına uyansın
yıkılmış gökyüzü görmüştüm
ölü evler ormanın da
bütün ağaçlar saklanmıştı
henüz yargılanmadan
gökkuşakları idam sehpasında
yıkılmış bir gökyüzü görmüştüm
onu da uzaktan görmüştüm
bir adam boyunda var mıydım bilmem
sen papazı vurmuştun o gün
o gün 40 arşındı elin
ellerinle yıktığın gökyüzünü
ölü evler ormanından görmüştüm
bacalardan simsiyah
kocaman gözleri
ve çıplak karınları ile
sevdiğim kadınlar tütüyordu
uzun selvi ağaçları
savaş çocukları gibi devriliyordu gözümde
ben ölü evler ormanıydım
sen papazı vurmuştun
oysa güneş salkım saçak
bulutlar bir gelin havasında
ıslak bir şehri doğuruyordu
avuçlarım arasında
ve yıkılmıştı gökyüzü
bir tek ben görmüştüm
üstelik güzel bir sabaha uyanır gibi
intikam alınmıştı benden
ilkin gençliğimin tatlı tan yeri meltemleri
fırtınalar kopardı bahçemde
sonra müjgan gitti
koşup göğü delerek
mavzerden çıkan bir kurşun gibi
kaşlarıma değerek
üstelik henüz gençliğe yeni durmuştu gözlerim
işte böyle bir gün intikam alındı benden
son saatleri miydi mutluluğun
yoksa keder mi şaşmaz vaktini bilmem
sonra müjgan gitti
o; son hüzünlü şarkı
son defa içimin gökyüzünü seyretti
üstelik tanımadığım bir mutluluğun bahçesinde
çiçeklenmiştim
ellerimin ormanlarını hiç yoktan ateşe verdin
ben vaat ettiğin yağmurları beklemiştim
sonra müjgan gitti
gün yanmış bir salıncağın koynun da
ümitsiz bitti
ellerinin izi sıcaktan harlanmış bir demirdi
saçlarımı ayak bileklerime kadar eritti
ve müjgan gitti
bazı geceler
yıldızlar içinde gömülü uyanırsın
gökyüzü telaşsız bir aya boyanır
acılardan sonra o ürkek uyku
kaçmaktır başka bir merasime
insanlık gelip durur ayak bileklerinde
bu köhne macerayı izlemek bir saadettir
bu suları içmek yerine dökmek
sanki bir vaattir
işte böyle bir gecede
aklının salıncağında kirpikler sallanır durur
direkler dikilir meydanlar kurulur
müjgan gider
çocuklar ve atlar vurulur
içerim de son saatleridir bu ölümün
ve
hangi felaketin sebebidir
içimde sönmeden yanan
bu cansız orman
işte böyle bir gecede uyanırsın
ağaçlar kararmış nemden
sevdalar yarıda kalmış
atlar vurulmuş gözlerinin içi solmuş
ve sen gitmişsin
hem de
hiç yok dan yere müjgan
bazen telaşlanır ciğerim
bir tütün bir tabaka
oturup göğü sayarım
yakam da iğnelidir gözlerin
saçların uzanır rüyalarıma
ölü evleri keşfederim
daha yeni kurulmuş bu meydanlar
seni beni ve atları
saydığım gökyüzüne asmışlar
müjgan olur mu böyle
saatleri günleri alıp gitmişsin
asırlık acıları bileklerime dikmişsin
saat 3.30 treni
bu sapa yoldan ayrılalı çok mu oldu bilmem
yahut gözlerim mi alıştı
yalnızlığın gökyüzüne
bu kederden kararan ellerim
neden hep saçlarının bittiği yerde
müjgan olmaz böyle
böyle sessiz sedasız
gidilmez
insan ölmeden diri diri
bilmediği topraklara ekilmez.
uyandım içerim ölü evler ormanı
tabakam da tütünüm bitmiş
seninle beraber gecelerce saydığım
gökyüzü çekip gitmiş
o son hüzünlü şarkı ellerinle
saçlarımdan ayak bileklerime kadar beni eritmiş
meydanlar kurulmuş müjgan
çocukluğum vurulmuş
sevgimin suçsuz telaşı
yanmış bir salıncak da unutulmuş
kesilmiş tohumlar gibi çürüyen
bu bileklerle
atları da kurtaramadım müjgan
böyle gidilmez
diri diri gömülen
ağaçtan artık çiçek beklenmez
bu tren bu sapa yoldan ayrılıp
kendine bir çöl bulmuş
gel gör yusuf;u attıkları kuyu
beni de yutmuş
bu hüzünlü şarkının son seyridir
kuyudan görünen şu alem
hoşçakal müjgan
bilmem kaç kere vurulur en ince yerinden
güneşin seyri
bilmem hangi zulümlere peşkeş çekilir
en tanıdık acılar
en çok kim ölür bilirmisin
en çok iyiler ölür
sen de ne çok öldürülmüşssün
hadi uyan artık
bak yine kurulmuş meydanlar
müjgan
atlar vurulmuş
o çok sevdiğim
salıncağın iplerine
merhametimin darağacı kurulmuş
konuştuk bir akşam üstü
ellerimiz dikenli
güller kana boyanır
ölü evler ormanın da
iyilerin yüreği budanır
hadi uyan artık
demirden ellerin
ayak bileklerimde
belki sen ölürsün iyiler hep ölür
uyanırsak bir akşam üstü
sensiz bir akşam üstü
göğü sayamayız müjgan
yeter ki iyi olsun
gökleri bile asarlar müjgan
5.0
100% (4)