0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
73
Okunma
DersimliKiz bir akşam odasında yalnız oturuyordu. Pencereden dışarıya baktığında, gökyüzü griydi, yağmur damlaları camı sessizce dövüyordu. İçinde, yıllardır biriktirdiği pişmanlıklar tek tek ses olmaya başlamıştı.
Geçmişte çok kez susmuştu. Haksızlıklara, kırgınlıklara, yalnızlıklara… Hep sustu. Çünkü kavga etmekten yorulmuştu. Ama o suskunluk, dışarıya değil, kendi içine dönmüş bir öfke olmuştu. En çok da kendi kalbine…
Bir anda düşündü:
“Ben neden kendimi böyle acıların içine sürükledim? Neden kendime sahip çıkamadım? Neden kendimi korumadım?”
İşte o anda bir duygu kapladı içini:
Sanki karşısında küçük, kırılmış bir çocuk oturuyordu. O çocuk kendi küçüklüğüydü. Ve ona bakıp içinden şu sözler döküldü:
“Affet beni… Kendime bu kadar yük yüklediğim için özür dilerim.”
Gözlerinden yaşlar süzüldü. Çünkü aslında en çok özür dilemesi gereken kişi, ne eski dostları, ne sevmeyenler, ne de kaybettikleriydi… En çok özür dilemesi gereken kişi kendi ruhuydu.
Ve o gece karar verdi:
Artık kendisine daha şefkatli davranacaktı. Çünkü fark etti ki; en uzun yolculuk, insanın kendi kalbine yaptığı yolculuktu.
Kendimden Özür
Bazen kendimden
saatlerce özür dileyesim geliyor,
kendi ellerimle yüreğimi
ateşe sürüklediğim anlar için.
Karanlık sokaklarda
yalnız bıraktığım gözlerim,
susup içine attığım çığlıklarım
dönüp bana hesap soruyor.
Kime kızayım ki?
Her yara kendi seçimlerimin izi,
her sızı kendi suskunluğumun bedeli…
Ama yine de
kendime sarılasım geliyor,
“Affet beni” diyesim…
Çünkü ben,
kırıldığımda bile
kendimi en çok ben yaraladım.
Ve toparlanıp ayağa kalktığımda,
en çok kendime teşekkür ettim.
5.0
100% (2)