Dinle yârân, eğer suâl edersen,
Harâb gönlüm derûn-ı zârındayım.
Feryâdım kan ile mühürlenmiştir,
Ben kahbe feleğin kumârındayım.

Hakîkat midir, yalan mıdır bilmem,
Riyâ sardı her nefesim elimden.
Zincîr-i mihnet bağladı gönülden,
Husûmetle yanan zamânındayım.

Gül soldu, sahîfe hâlim kapandı,
Bahar gelmedi, hicrân gönle doldu.
Gece cellâd de sineme saplandı,
Suskun beyitlerin mezârındayım.

Mâdem ki rücû yok evvel zamâna,
Her hâl gömülür virân bir mekâna.
Felek cellâd olup çıkar meydana,
Ben yangın küllerin yatağındayım.

Âsâr-ı mihnet yıkılır omzuma,
Zincîr-i kader saplanır rûhuma.
Dehrin karanlık gazabı yoluma,
Ben hüsrân-ı âkıbet kapısındayım.

Küfr ü riyâ sardı bütün cihânı,
Âşık olan içti her dem figânı.
Serkeş zamân çaldı gönül îmânı,
Mahrûmî mihnâtın lisânındayım.

Hüzn elem çöktü devrânın şânına,
Kahrın hançer değdi gönül cânına.
Âhım kalkar gecenin zamânına,
Ben garîb hicrânın firâkındayım.

Sabrım zincîre vurulmuş esîrim,
Nefsim yanık, pervâsızdır fakîrim.
Dehr bana yâr değil, cellâd habîrim,
Kahır ateşinin ocağındayım.

Fırtına koptu, yıkıldı tâcımda,
Kanla kazındı ömrüm her hâcımda,
Yıkık gönülde yanar köz acımda,
Ben kahbe devrin de girdâbındayım.

İçtim zehrini devrân kâsesinden,
Düştüm o girdâbın keskin sesinden,
Tutuştu sinem kor od perdesinden,
Pervâne yılların harâbındayım.

Kazandım nihâyet bu intizârı,
Meçhûle saldım da son nefes zârı,
Ya köz olur, ya buz keser bahârı,
Ben ukbâ’nın kara kumârındayım.

Fatih Dişbudak