0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
272
Okunma
İstanbul
Bir zaman saklandı tahta saatlikte,
Gecikmiş bir vapur gibi hatırda.
Şehre geç kaldıkça içim eksildi,
Köprüden esen rüzgârla savrulduk.
Kimi an, daha doğmadan kayıptı…
Geceden sarkan bir yıldızdı düşüm,
Ayasofya sustu, aktı iç içim.
Renkleri karıştı sarının, gümüşün,
Tarihten bir nefes sakladım sessiz.
Zamanla sarardı hatıra, resim…
Kandil ışığına düşerdi yüzüm,
Bir gölge gibi geçmişle süzülür.
Kalbim Çemberlitaş’ta bir üzüm,
Çatılar üstünde ay parıldarken
Bir dua gibi uzanır sözüm.
Yokuşlar yorardı yalnız adımı,
Bir tramvay gibi tıkanırdım ben.
İstanbul’un sağı solu susardı,
Bir martı çığlığı bölse de gece,
Geri dönmek artık umutsuzdu hep.
Zaman takvim değil, cam kırığıydı,
Her güne sızardı eski bir eksik.
Beyazıt’ta gül sandığım sancıydı,
Taşlara yazılmış unutulmuşluk,
Bir dua değil, suskun bir andı.
Gökyüzü camiden damlar gibiydi,
Bulutla ezanı bir tutardık biz.
Göz gözü görmezdi sisli sabahı,
Fırından çıkan ekmek gibi sıcak
Bir mahalle kokusuydu anılar.
Zil sesiyle başlardı uykusuzluk,
Sokak lambaları konuşurdu hep.
Galata’dan bir düş, Eyüp’ten bir sus,
Zamana tutunmaksa ne mümkünmüş,
Kaldırımda düşen gölge bile yok.
Bir şairin sesi boğazdan geçti,
Bir ömür su oldu, kıyıya vurdu.
Kalem kırıldı, mürekkep bitti,
Bir şiirdi belki yaşanmış olan,
Bir satır eksikti ama tamdı.
Zaman dedik, bir mendil gibi uçar,
Elden düşer, suya karışır usul.
İçimde sakladım her durak, her dar
Sokak anılarıyla dolup taştı,
Ben kayboldukça, İstanbul akar…
Bir yıldızla başladım bu cümleye,
Göğe uzandı ne varsa içimde.
Ey İstanbul, her iz senden bir pay,
Zaman kayıptır, ama sen kalırsın,
Seninle yaşanır ömür her hal…
Hakkı kalabalık
5.0
100% (1)