0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
41
Okunma
Mülayim’in Çilesi
Adını koyduk Mülayim diye,
Dokuz yıl geçti sanki bir peri diye.
Ne yol seçer, ne de yolcu seçer,
Şikâyet etmez, her yere koşarak gider.
Soğukta çalışır, sıcakta yanar,
Rampa da hiç durmaz adeta uçar.
Bir ben varım ona bu kadar düşkün,
Kendime bakmam, ona bakarım her gün.
Ama yıllar geçer, demir de yorulur,
Motoru öksürür, aküsü durulur.
Kurban Bayramı gelmişken kapıya,
Arıza yaptı, düştü tamircinin kapısına.
Selim Usta dedik, dostumuzdur hem,
Ama Mülayim’e de acımaz, bilirim ben.
Bir açtı kaputu, bir güldü zalim,
“Bu ne yorgunluk be Mülayim!”
Parça listesi uzar da uzar,
Cüzdan elimde titrer, yürek sızlar.
Mülayim ister ki, Selim’i sıkça göre,
Ama Selim bedava bakmaz öyle.
Ah Mülayim, seni çok severim,
Senin için borca da girerim.
Ama bu zamanlama hiç olmadı hani,
Bayram öncesi mağdur ettin bizi.
Selim Usta gülüyor, hunharca hem de,
Sanki benzin döküyor yüreğime.
“Bunu da değiştir, şunu da tak,”
Dedikçe içimde bir şeyler yıkılmakta bak.
Allah’ım sabır ver, güç ver bana,
Bir Mülayim var, bir de masrafı her yana.
Ama bilsin herkes, Mülayim candır,
Onunla geçilen yollar hep andır.
Ne olursa olsun, vazgeçmem senden,
Her arıza sonrası döneriz yeniden.
Selim Usta’ya da selamlar olsun,
Ama lütfen az gülsün, kalbim yorgun!