1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
213
Okunma

Kendimi dağıtmak
Serpmek istediğim
Ne çok tat vardı
Bu ara
Baharatlar gibi serilmiştim
Sanki bir raflara
Naneli, kekikli, tarçınlı…
Öksürüğünü, horultusunu
Özlediğim
Anacığımın, köyden eve dönüşü
Nasılda belliydi
Masanın sandalyenin
Üstünde
Yerde kırıntılar,
Bahçede masanın üstünde
Tütün tozları
Etrafa yayılan bardaklar,...
Yanıp yanıp kavrulduğumuz
Yazın izleri
Yerini hafif esintilere
Bırakırken
Dün küçük yeğenim, Emre’m
Kaç aktarma
Kıtaları aşmış da
Kopenhag, Toronto, Saint John derken
Kanada ya varmıştı bile
Gece yarısında
Değişim programı ile
Orda geçecekti bu seneyi, 10. sınıfını
Fıstığım, Urla Devlet Hastanesindeki
Yaz dönemi stajını bitirip, kaçalı
Çok ama çok olmuştu
Herkes bir yerlerde
Seçiyordu
Gurbeti, sılasını
Sırasını
Kimi daha yeni uyumunda
Kimi tekrarında
Kimi devrinde
Derken
Sabah erken saatte
Ön taraftaki sokağa
Bakarken
Apartman kaldırımının
Üst tarafında
O suladığımız
Koca bidonun içinde
Sarkmış bir güzellikle
Göz göze gelince
Adın ne senin
Dedim sessizce
Açmış kanatlarını
Bir kelebek gibi
Dikilip karşıma
Telgraf (Asya Gün) Çiçeği
….
Sonra bir köşede
Akşam üzeri
Bekleyen yazıyı
Okumada dalarken
Buldum kendimi
Anlat, anlat…
“Ah, bu sessizliği…”
5.0
100% (4)