0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
75
Okunma
Her zerreme nüfuz etti kokun,
Önce bir yağmur sonrası toprağa,
Sonra şehrin tüm sokaklarına yayılan.
Sesini duymak bir cinayetin deliliydi,
Yasak bir meyve gibiydi dudakların,
Yedim, öldüm ve dirildim,
Sana doğru atılan her adımda.
Uçurumların kenarında sallanan bir fırtınaydın,
Ben bir gemiydim, pusulası şaşmış,
Sana çarpmak için değil, sende batmak için gelmiş.
Okyanusları kurutan bir yangındın,
Ateşini söndürmek için değil,
O küllerden yeniden doğmak için yandım,
Bir ömür boyu seni bekleyen.
İçimde bir isyan, bir sessiz çığlık,
Hiç bitmeyecek bir romanın ilk cümlesi.
Sen bu şehrin en gizli, en hüzünlü türküsüydün,
Ben bir sokak çalgıcısı,
Seni çalmaktan başka hiçbir şey bilmeyen.
Adını her fısıldadığımda,
Bir melek düşüyordu gökyüzünden.
Gözlerinde bin yıllık bir orman vardı,
Her ağacı bir sır, her dalı bir yemin.
Ben o ormanda kaybolmuş bir avcıydım,
Sana doğru attığım her adımı,
Bir sonbahar rüzgarının fısıltısıyla,
Sadece sana adayan bir rüzgarla,
Yeniden başlayan.
Ne şiirler yazıldı uğruna, ne şarkılar,
Bir fısıltıydı dudaklarından dökülen.
Sen bir suyun akışıydın, durulmayan,
Ben bir çöl, suyla ıslanmayı unutan.
Ama sen geldin, ve her kum tanesi,
Bir damla suya dönüştü, bir damla cennete.
Yeniden başladı her şey.
Bir intihardı sensiz geçen her saniye,
Bir sonsuzluktu seni ararken yaşanan.
Sen bir düş, ben bir düşkün,
Senden vazgeçmek, rüyalardan vazgeçmek demekti,
O yüzden yandım, o yüzden battım,
Senden kalan küllerle,
Senden kalan bir sevda türküsüyle.
Şimdi bu şehir, bu yollar, bu gökyüzü,
Sana yazılmış bir destan sanki.
Her adımımda bir aşkın izi,
Her nefesimde senin adın var.
Gelmiş geçmiş en büyük aşk,
Bir efsane, bir masal değil,
Sadece sen ve ben.
5.0
100% (1)