1
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
265
Okunma
Kendime uzak Gurbet
Yol değil aslında insanı yoran,
Yolun nereye çıkacağını bilmemek.
Her adımda bir şey eksiliyor içimden,
Ama dönüp bakınca,
Hangi parçamı bıraktım, hatırlayamıyorum.
Sıla bazen bir ses,
Bazen yarım kalan bir bakış telefonda…
Bir tabak zeytin, bir sıcak ekmek,
Bir “nasılsın” bile daha çok evdir,
Şu betondan duvarlardan.
Gurbet,
Sadece başka bir ülke değil…
Yanımda olmayan her şeyin adı.
Annem yok, babam sessiz,
Kardeşim çocukluğumda kaldı.
Burda herkes bir şeye benziyor:
Gülmeyenler, koşturmayanlar,
Bir şeyler taşıyor omuzlarında
ama ne?
Kimse söylemiyor, herkes alışmış gibi
kırık dökük yürümeye.
Ben bazen kendimi bile bekliyorum.
Bir durağın bankında,
Bir çayın buharında,
Bir sokağın köşesinde…
Sanki geçip gideceğim oradan,
Kendimle karşılaşacağım.
Bir fotoğraf var cebimde,
Köşesi yıpranmış, ben de yıpranmışım.
Gülümseyen ben miyim orda,
Yoksa unuttuğum bir ben mi?
Gurbette yaşlanmak
Sadece takvimden düşmek değil.
Ses tonun değişiyor,
Yürüyüşün bile utanıyor senden.
Ve aynalar…
Artık seni değil, seni unutanı gösteriyor.
Burada çay bile başka demleniyor.
Dem değil, hasret çöküyor bardağa.
Bir yudumda memleket arıyor insan,
Ama ne köy var,
Ne dönüş var.
Sadece
suskunlukla içilen kelimeler.
Bazen düşünüyorum da dostum,
İnsan en çok kendine hasret kalıyor bu gurbette.
Birini değil,
Kendi sesini unutmak
en büyük kayıp bu olsa gerek.
Dualarım bile adres sormuyor artık.
Göğe değil,
Kendi içime yükseliyorlar.
Çünkü biliyorum:
En uzak yer,
Kendine yabancı bir insanın içidir.
Hakkı kalabalık
5.0
100% (1)