6
Yorum
33
Beğeni
0,0
Puan
365
Okunma

“Ateş bazen kibritten değil, susanlardan çıkar.”
Bazı ateşler çakmakla yanmaz
bir dileğin arkasına gizlenmiş suskunluktan doğar.
Görmedin mi?
Bir çoban yandı,
bir öğretmen yandı,
bir orman değil sadece
ev, umut,
hatta doğmamış çocuklar yandı.
Birileri hâlâ çay dağıtıyor küllere.
Birileri hâlâ hesap veremiyor
çünkü hesap sormaya korkanlar var.
Diyorlar ki "Takdir böyleymiş."
Oysa takdir, çürük raporlarla makyajlanmış ihmaldir.
Sakın unutma:
Bir ülke,
yangında yalnız kalanları
yalnız bıraktığı gün çöker içe.
Kundakta bebekken susturulanlar büyür,
çığlıkları da büyür,
ve bazen
bir yangının ortasında
adını bile duymadan
giderken anılırlar.
Adalet hep geliyorum der
ama hep geç kalır.
Düzen dedikleri şey
kimin evladına hangi kefen biçileceğine
önceden karar verir.
Yangın mı çıktı?
Elbette “doğal afet”!
Çünkü düzende yanmak doğaldır,
yananı korumak değil...
Ve biz,
hala soba başlarında
“Eskiden devlet vardı” diyen dedelerin
nemli gözlerini hatırlarız.
Oysa şimdi devlet yok,
devlet gibi oynayan
birkaç tok ses var sadece.
Kimse sormaz:
Neden itfaiyede hortum kısa,
neden nöbet saatinde uyuyanlar görevde hâlâ?
Neden bir gencin parmak uçlarıyla
bir sistemi taşıması beklenir?
Bir ana
sorar.
Toprağı öperken evladının
yaktığı yemin
bir gün seni de bulur.
Görün artık:
Yangın bir haber değildir sadece
bir halkın kaderine terk edilme hâlidir.
Ve
eğer her yangından sonra sadece dua ediyorsak,
biz o yangını
çoktan meşrulaştırmışız demektir.
Pir Sultan iner karanlıktan,
bir elinde dilsiz nâra,
bir elinde kor dolu hece.
Der ki:
“Zulmü yazmayan kalem
gün gelir susarken yanar.”
Hacı Bektaş uzatır cübbesini dumanlara,
“İrfan ışıksa,
niye bu karanlık?”
der.
Dönen sema susar,
duran derviş ağlar.
Yanık tütünden
Yunus’un içi geçer:
“Ben bu yangını
ne rüzgârdan bilirim,
ne yaz sıcağından.
Ben bu yangını
ihmalle uyuyan
taht sahiplerinden bilirim.”
Kırklar Meclisi suskun,
çünkü en son yanan
bir gencin teniydi.
Bayram’ı uğurlarken
karanlıkta yürüyen Hızır bile
gözyaşını gizleyemedi.
Yandı çünkü;
yalnız dağ değil,
helal lokmayla yoğrulmuş
bir ömrün özlemi yandı.
“Ey kalem,
yazma!” deseler de
biz yine yazacağız:
Çünkü dilsiz olan
ya zulme ortak olur,
ya kül olur vicdanında.
Ey cemaat,
söyleyin:
Bu kaçıncı ağıttır
devletin sırtına asılamayan?
Bu kaçıncı kurban
sistemin sustuğu yerde
halkın yandığı?
Ve son sözüm
Bir Hakk yolcusunun göğsünden gelsin:
“Düzen ateşse,
biz su olacağız.
Düzen yutkunduğunda,
biz haykıracağız.
Yanan her canın
yerine
bin vicdan yeşerteceğiz.
Yaşamaksa bedel,
susmak haramdır bize.”
“Bir yangın sadece ormanı değil,
hakkı da yakar.
Ve bu çağda
en büyük suç,
susmak olur.”
Peri Feride ÖZBİLGE
25.07.2025