3
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
342
Okunma
Canım…
Bugün gidişinin beş ertesi.
Trenler gürültüyle geçiyor hala.
İstasyonlarda insan ayakları,
Vapurlarda sirenler,
Simidin ucunda martılar…
İnsan yokluğu ve fazlalığı yine insanın…
Yüreğimi sıkıp geçiyor boşluğunun acısı.
Canım…
Kanımdan ve canımdan bir avuç toprak var şimdi dışarıda bir yerde.
Bir adet taş, birkaç yabani ot.
Elimle kapısını açamadığım bir ev.
Bir ev ki, içinde bir tek senin olduğun, senin uyuduğun.
“Şu mektuplar da olmasa neye dayanır insan,” diyen düşünceler…
Zihnim karışıyor sevgilim.
Dünler ve bugünler,
Önceler sonralara,
Şimdiler yarınlara karıştı.
Canım…
Duymak istiyorum serzenişini.
İnceliğini ve güzelliğini yüreğinin, yüzünün.
Aralamak kapını, ellerimi sana doğru uzatmak.
Sarılmak istiyorum buz kesmiş bedenine, taş kesmeden.
“Haklısın, haklısın, hep haklıydın,” demek…
Canım…
Ne desem az kalır güzelliğinin yanında.
Ne desem eksik…
Sözle incinir insan, sözle yaralanır.
İncinmedi kimse, yaralanmadı tek sözünden.
Peki söyle; beni neden?
Eksik bıraktığın yanımı da aldın mı baş ucuna?
Dayasam kulağımı kan kızılı toprağa, ağıda kesen ninnini duyar mıyım dersin?
Duyar mıyım son kez beni sevdiğini söylesen?
Canım…
Oralar soğuk derler,
Üşüyor musun?
Oralar sert derler, ağrıyor musun?
Issızmış oralar, korkuyor musun?
Ah canımın canı…
Yüreğimde bıraktığın boşluğun uğultusunu duyuyor musun?
Anneme…
06.06.2025
5.0
100% (11)