0
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
200
Okunma

Bir rüyanın kırık kemikleriyle konuşuyordum dün gece,
Zamanın sustuğu bir saatte,
İçimden geçen her cümle,
Ağır ağır çürüyordu, bir anason lekesinin ortasında
Gökyüzü, paslı bir aynaya dönüşmüştü
Bakınca kendimi değil,
Yarım kalmış vedaları görüyordum
Ve çatlamış bir çocuk gülüşünü
Bir martı çığlığı saplandı sol kulağıma,
Kanamadı, ama unutturdu
Hangi kıyıya yanaşmak istemişti yüreğim
Ve neden her liman, bir fırtınanın iziyle mühürlüydü
Sokak lambalarının altında,
Kendi ayak izlerimi kovaladım
Ama her adımda, bir başkasının yüzü
Sinsice belirdi tozun içinden tanıdık, belki sen
Ağaçlar…
Kimi ölüme meyilli,
Kimi içinden ışık sızdıran bir dua gibi
Kimi de suskun… ama hepsi bekleyen
Sular geçti üzerimden,
Geçmişin aynasız nehirleri
Ellerimi neye uzatsam
Ya düşe dönüştü ya da suya
Ve ben hâlâ,
Bir gölgeden kendimi inşa etmeye çalışıyorum
Güneş her seferinde farklı yerden doğarken
Aynı gecede kayboluyorum, inadına
Çünkü insan bazen
Bir hatıranın haritasında kaybolur,
Kendi sesini bile tanımaz olur aynalarda
Ve o an anlarsın;
En kalabalık yalnızlık,
Kendinden kaçarken yakalandığın yerdir
Sedat Kesim
5.0
100% (5)