1
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
170
Okunma

Bölüm 2 – Satır Arası Çayllar
Çaylar hep yarım kalıyor.
Kimisi limonlu, kimisi karanfil kokulu
Ama şiir gibi hiçbiri sonuna kadar içilmiyor.
Çünkü bu atölyede en çok demlenen şey, niyettir.
Kimi beğenilmek için yazıyor, kimi beğenildiğini göstermek için “çok etkileyiciydi” diyor.
Ortada bir şiir var
üç dize, on beğeni, sıfır his.
Yorumlar ise ayrı bir evren:
“Harika bir iç yolculuk!”
“O kadar hissettim ki!”
Ama hangi kelimeydi o hissettirdiği
kimse bilmiyor.
Çünkü kimse şiiri okumuyor.
Herkes birbirini okuyor.
Birbirinin profilini.
Birbirinin çevresini.
Birbirinin çevresindeki beğenileri.
Sonra birisi geliyor, şiiri çözümlüyor.
Gerçekten okumuş, düşünmüş.
Ama “fazla ciddi olmuşsun” diyorlar.
Çünkü burası çaylı bir loşluk
Derinlik, tadı kaçırtıyor.
Bir başka kişi bir başka şiire kalp bırakıyor, bir de not:
“Kaleminize sağlık.”
Kalem, bir süredir hasta zaten.
Ama herkes bu hastalığı nezaketle geçiştiriyor.
Biri kıkırdıyor:
“Biliyor musun, o adam geçen gün
sadece profil fotosuna bakarak ’şair ruhlusun’ yazmış.”
“Ben de dedim ki, bu ruhu JPG ile mi ölçüyorsun?”
Gülüşmeler
çay dökülüyor.
Bir mısra daha ekleniyor deftere:
“Gözlerindeki loşlukta, beğen butonu saklıydı.”
Sonra herkes biraz yoruluyor.
Çünkü bu şiir çayı da demli değil;
kısa yorumlar kadar sığ,
beğeniler kadar sessiz.
Ferdaca
Dipnot:
Bazen şiiri yazmazsın
yazılmış gibi yaparsın.
Bazen şiiri anlamazsın
anlaşılmış gibi görünürsün.
Ve bazen sadece orada olmak,
şair olduğunu sanmak için yeterlidir..!
5.0
100% (4)