2
Yorum
20
Beğeni
0,0
Puan
362
Okunma

______
Zaman dem zamanı,
yokluğun hasreti körükleyen bir mevsim esintisi.
Nereye adım atsam çıkmaz sokak,
nereye seslensem sağır dehlizler…
Gündüz görülen kabusun içine doğmuşum sanki,
sokak lambaları bile yüzüme sırtını dönmüş.
Sensiz geçen her dakika,
paslı bir makas gibi
anılarımı kesiyor parça parça.
Özlemin,
yıldızsız gecelerde ağlayan bir keman gibi
ruhuma sızıyor sessizce.
Bir fısıltı, bir adını bilmediğim çığlık:
Ben seni bekliyorum
hem de senin çoktan unuttuğun bir yerden…
Bilirim,
sen aşka kapatmışsın kendini,
sırtını dönmüşsün gül rengine,
umutla konuşan her dile sus payı vermişsin.
Bilirim, bu red edilme heder eder beni…
Ama ben hâlâ bekliyorum,
bir damla ses,
bir kırık nefes,
bir "belki"…
Çünkü ben,
sana değil;
senin içindeki sakladığın çocuğa inanıyorum.
Korkularınla ördüğün duvarların ardında,
elleri hâlâ umutla açık bir çocuk var.
O çocuğa sesleniyorum her gece.
Ve ne tuhaf,
sen uzaklaştıkça
ben sana daha çok yaklaşıyorum.
Sen unuttukça
ben seni yeniden ezberliyorum.
Bu aşk,
bir ceviz ağacıdır artık
seninle konuşmayan bahçemde.
Rüzgarla eğilir,
ama yıkılmaz.
Çünkü ben,
"bir gün gelir" diyenlerin en inatçısıyım.
Ve o gün
kapılar kapanmaz belki,
ama gökyüzü açılırsa eğer...
ben oradan geçerim sana,
sana değil,
bana susan haline.
Peri Feride ÖZBİLGE
17.05.2025