2
Yorum
8
Beğeni
4,6
Puan
239
Okunma

Yıllar sonra geçiyorum, taş duvarlarında çığlıklar yankılanan yoksul çocukluğumun yamalı sokaklarından
Kırık pencerelerinde asılı hatıralar var doğduğum evin
Gölgesine saklanmış anılarım var hala çok taze
Dizleri kanayan yıllar ve önündeyim şimdi hüznün penceresinin
Çocukluğumda unuttuğum düşler bakıyor yüzüme perde arkasından
Duvardaki çatlaklarda annemin sesi saklı
Sobaya uzanan elleri babamın nasırlı yorgunluğu
Bir telgraf gibi düşüyor içime her bakış
Her köşe başında unutulmuş bir sevinç, bir korku
Sokak aralarında yankılanan kasetçalar sesleri
Telli bisikletlere binmiş haylaz yazlar geçer aklımdan
Köşe başında siyah-beyaz hayaller kurardık kardeşlerimle
Ve annem, televizyondaki “yıldızlı geceye” inat
Kararan elektriğe mumla ışık yakardı umutlarımıza
Seksenli yıllar düşer aklıma her köşe başında
Çatlamış asfaltlarda büyürdü yalınayak sevinçler
Çizgi filmler geç kalırdı kararan televizyon ekranında
Ve biz yoklukla değil, yokluğun içindeki neşeyle var olurduk
Ayakkabısız kışların ortasında titreyen yüreğim
Kardeşçe bölüştüğümüz açlık, oyunlara sığınan hayaller
Şimdi sorsalar kimdim o yıllarda
“Bir tutam umut, biraz ekmek ve çokça sevda” derim belki
Zaman yavaşça silmiş izlerimizi duvar diplerinden
Ne komşular kalmış, ne de çocuk sesleri o eski avlularda
Bir ben kalmışım geçmişin yankısında eksik ve eksilen
Bir de adını hatırlamadığım kırık dökük rüyalar dağlarda
Bir sokak lambasında asılı kalmış çocukluğum
Işığı titrek, hatırası sarsak, ama hâlâ orada
Yürüdükçe üzerime düşen gölgem değil, geçmişim
Ve içimde her adımda biraz daha büyüyen o yara benliğim
Ve şimdi,
İçime çökmüş bir akşam gibi taşıyorum çocukluğumu
Bir yabancı gibi geçerken o sokaklardan
Paslı bir salıncağın gıcırdayan sesinde yankılanır adım
Her geri dönüş bir ağıt olur içimde suskun zamana
Ve ben, kırık bir oyuncak gibi kalırım geçmişin avuçlarında
Sedat Kesim
5.0
80% (4)
3.0
20% (1)