12
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
220
Okunma
Bazı kelimeler yalnızca yazılmaz; ruhun derinliklerinden doğar, bir bayrak misali dalgalanır ve duaların sessiz yankısı olur. "Sancağa Yazılan Son Dua," bir milletin hafızasında yer eden, geçmişin şehadetini ve geleceğin duasını taşıyan güçlü bir anlatıdır.
Bu şiir, sancakla özdeşleşen, onun yalnızca bir kumaş parçası değil, uğruna can verilen bir değer olduğunu hatırlatan derin bir iç çekiştir. Bayrak, rüzgârın taşıdığı kelimelerin sessiz tanığıdır; ay ve yıldızın gövdesinde saklı bir niyazdır. Her dize, tarihi taşıyan bir mührü andırırken, secdeye eğilmiş kalplerin duasıyla mühürlenir.
Şair, ecdadın aziz hatıralarını, şehadetle yoğrulmuş bir ümmetin yürüyüşünü ve duaların sancakta mühürlendiği anları en yalın haliyle gözler önüne seriyor. "Ey Rabbim! Bu sancağı yalnız rüzgâr değil, rahmetin taşısın…" diye başlayan çağrısı, yalnızca bir şiir değil, nesillere bırakılan bir emanet gibi yükseliyor.
Bu şiir, bayrağın yalnızca bir sembol değil, aynı zamanda bir milletin kalbinde atan bir dua olduğunu anlatan güçlü bir sanatsal duruş sergiliyor.
Bir sancak dalgalanır gecenin sessizliğinde,
yalnız rüzgâr bilsin ne dediğini.
Yıldızlarla konuşur,
ay susar.
Çünkü bu sancak,
bir duanın gövdesidir artık.
Ey ecdâdın kanıyla yıkanmış renk!
Ey sabrın, şehadetin, vahyin sesi!
Sen bir kumaş değil,
kalbimizin göğe açılan yakarışısın.
Yürüyor bir ümmet,
sancağın gölgesinde;
kimi dizinde yara,
kimi omzunda yetim.
Ama hepsi,
secdeye eğilmiş bir bakışla bakıyor ufka.
Çünkü bilirler:
Zafer, duayla başlar.
Ve dua, sancakta mühürlenir.
Sancağın uçlarında
bir "amin" dalgalanır.
Bir şehidin son nefesi,
bir annenin sessiz sabrı,
bir çocuğun gözlerinde hâlâ saklı olan oyun…
Hepsi yazılıdır orada.
Ey Rabbim!
Bu sancağı
yalnız rüzgâr değil,
rahmetin taşısın.
Bu ümmeti
yalnız zaman değil,
vahyin nuruyla yoğrulmuş kalpler taşısın!
Çünkü bizim son duamız,
bir sancağın kalbine kazındı:
“Ya Rab,
bizi affet,
ve bizi dirilt,
ve bizi Seninle yürüt…