0
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
302
Okunma
Dün sınırsızlık
içinde ateş kaynayan altı varil
insanlar
haykırıyordu insanlar
sonra yaktılar
bir bir telefonlarının ışıklarını
ezgisi ve sesiyle
motorları maviliklere süreceğiz diyordu
büyük üstat
gençler
gençler daha deli dolu
dolusu daha ağır
bizim kuşakta az değil hani
afişler sloganlar pankartlar
ağlanacak halimize güldüren
güldüren değil gerçek
inledi meydan ve bağlandığı sokaklar...
dağılınca ortalık
sonra dedim kendimce
beni anlayanlar ya doğru ya yanlış
karar veremedim tam orasını
yanlışı doğru anlayan da var
geç dedim geç...
bendeniz
durakta dolmuş beklemekte
yarım saatte bir Y noktasına kırk beş dakika
indi bindi derken efendin
binip de inmeyenler var
simit meşhur ama
kilit vurmuş kapıyı ablam
aç karna indim dolmuştan
gelip gitmeyen gidip gelmeyenlere
takıldı kafam
bugün bahçe işleri
sarılsam kollarım yetmez kutsal ağaç
incirleri saydım kırk sekiz kardeş
tam sınırda kalan ekşi nar
masmavi açmış nergisler
ayvanın bir dalı devrik
dört mevsim yedik
kuru taş duvarlar yıkık
hangi puşt yıkıp koyun inek otlattıysa
kimse görünmüyor hafta sonları
kapı açmışlar harmandan
çökmüş anlayacağız
taşı deliğine koyuyorum
alnım sicim sicim ter
meyve veren ağaç taşlanır da
meyvesizi süs biberim mi
ağaçları
kuşları
suları
yok edenler var
üstümüzde gezinenler
neyse efendim neyse efendiler
Haydi git der ayaklarım
ayaklan
akşama
"Memleketimden insan manzaraları"
okunacak...
(iptal edilmeyi bekleyen bir diplomam var.)
5.0
100% (2)