gelirim ay’ın kırmızı yapraklı bacağı dem damlacağın ışıklı parçasıyla mürekkepleştiğinde...
yağmurlu tepelerden bir ıslık gürültüsüyle nehirleşir derinliğin uykusu.. çadırlı perdelere rengini geçen ısınmış boşluğun basamak hıçkırığı ses sade harmanıyla süzülür ellerime çağırırım çığlık ve kısık karanlığı göğüme görünür kuşlar toprak ve telaşta..
ikindi kır’larının sarı haşırlığında dinlenirken bir günü daha sessizca ağ ören han’da şiirsiz yaşayamam ben
gölgemin ıslak dağlı lalesiyle fırtına kayıklarına koşan rüzgar usulca düşünce geceden yanık sulardan Ve hüznün güğümünden sağarım şehri.. değişirim herşey gibi ben de içimin tarlasına ki oyuğunda sevimli duvar/ takvimlerin giz şakağı/ şiirsiz yaşayamam ben
Özlerim gözlerimin nakışlı buğusunda ağaç gölgeli bozkırları çatılara inen kuşları baharlı bir kış güncesiyle
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiirsiz yaşayamayan bu güzel yüreğin, önce tesbih şiirini okudum, mahlasını aldığı bu şiirini merak ettim ve tek kelimeyle harikaydı.Kendini en güzel bu şekilde anlatırdı bir şair sanırım.
O şiiri okuyunca zaten bu yürekte şiirin hep var olduğunu ve tüm güzel duygularıyla aktardığını görüyor insan.
Bu şiirde de güncesine bakınca , şiirle dinlendiğini, gece de , hüzün de, içini dinlerken, ağlarken, duygularını yaşattığı günün her anında, şiir yüreğiyle hissettiğini ve şiirsiz yaşayamayacağını çok güzel anlatmış, yüreğine sağlık, yüreği şair ,üstad şairem, kucak dolusu sevgiler
Derken bir şair gelir, bütün raconlar altüst. Ona göre bu dünyada iki tür şair vardır. Biri kendisi, öteki de diğerleri. :)
Herkes benzer kostümlerle çıkarken sahneye, o ise sadece kendi kostümüyle çıkar sahneye. Herkes aynı renkte gömleği giyerken, o bambaşka bir gömlekle gelir.
Bir şair düşünün, kelimelere ve dizelere bakışı hep farklı. Hiç kimseninkine benzemeyen bir şekilde şekillenir şiirleri.
O, şiiri yalnızca bir sanat dalı olarak görmez, bir dilin ve zihnin en özgür haline dönüştüğü bir alan olarak görür. Her satırda, her kelimede, her imgede bir devrim peşindedir o.
Kendisini hiçbir dönemin ya da akımın içerisine sığdırmıyor; o, kendi zamanını yaratıyor, kendi dilini kuruyor, kelimeleri birer silah gibi kuşanıp onları özlemlerinin, hayallerinin ve çelişkilerinin peşinden sürüklüyor. Şiir, onun için sadece sözcükler ve anlamlardan ibaret değil; bir dünya bir kimlik inşa etme sürecidir.
Şiirleri her okunduğunda, okur kendini yeniden keşfeder, bir yanılsamanın içinde bulur. Çünkü bu şairin yazdığı, dış dünyadan farklı, bir başka gerçekliğin içinden süzülen sözcüklerdir. Onun şiirlerinde duygular ve imgeler, alışılmış sınırları aşar; soyutlukla yoğrulmuş bir dil ve anlatım biçimiyle varlık bulurlar. Öylesine radikal bir bakış açısına sahiptir ki, çağdaşlarından ya da geçmişten gelen hiç kimseye benzemiyor; benzerlik, onun şiirlerinin düşmanı gibidir adeta.
O, sıradan bir şair olmayı reddeder. “Şiir diye bir şey yoktur,” der bazen, “sadece bir insanın aklında uyanan bir delilik vardır, onu kelimelerle bağlamak gerekir.” Şiirlerinde akıl, sezgi ve mantık birbirine karışır, derinleşir, bükülür ve sonunda bir yere varmak yerine, bir boşluğa doğru yol alır. Anlamlar, sürekli kayar; bir bakarsınız anlamlı olan şey, bir anda anlamsızlaşır. Okur, şiirini okurken bir uçurumu geçer, her an düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalır, ama o şair, okurun düşmesine izin vermez. Çünkü onun şiirlerinde düşüş de bir yükselmedir, belki de en yüksek yerden düşmek, en özgür hissettiren andır.
Her bir şiir, kendi dünyasında bir evrendir. Hiçbir edebi akım ya da okulun etkisi altında değildir. Modernizmin ve ya postmodernizmin izinden gitmez. O, sadece kendi içsel doğrularına ve hislerine sadık kalır.
Şiirlerine baktıkça, dünyaya bakışının ne kadar farklı olduğunu fark edersiniz. Her kelime bir eylem, her cümle bir kavga gibidir. Onun şiiri, kavramsal bir devrimdir. Dil, bir aracın ötesine geçer; bir iletişim değil, bir dönüşüm aracına dönüşür. Şairin sözcükleri, okuyanın ruhunu önce sallar, sonra onu yavaşça değiştirir. Okuyucu bu şiirleri okurken, yalnızca kelimelerin anlamlarını çözmeye çalışmaz, aynı zamanda onlarla birlikte şekil değiştirir, büyür, bir başka dünyaya adım atar. Bu şairin şiirlerinde, sabahları uyanan bir insanın dünyayı yeniden inşa etmesi gibi bir yenilik, bir ihtilal vardır.
O şair, ne geçmişin sıkıcı kalıplarında sıkışır ne de geleceğin belirsizliğinde kaybolur. O, her an var olan bir şiirle yaşar, çünkü onun için şiir yaşamın kendisidir.
işte bu yüzden şiirsiz yaşayamaz o. Şiir onun ruhu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.