2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1316
Okunma
Yutkunduğun soluğun ağırlığında uyandın uykundan
Kirlenmiş hüzünle korkunun ürkekliğine sığındın
İki iklim farkıydı suretinde çıplak gezinen
yırtık tebessüm
Gövdenin gövdeyle birleştiği kaçak
sürgün sevdalar yaşadın!
Dilini bilmediğin kentte
Ne kadar yabancıydık yaşadığımız
kent insanlarına
Karanlığın gözleri kalınlaşıyordu gün geçtikçe
Ödünsüz yaşadığımız zamana esir düştük
Eskiden dar gelirdi cadde, sokak
Şimdi yaşadığım bedenimden
şikâyetçiyim; kendi ellerimde
küfleniyor doğrularım
Bu kentte nasıl hiç kimse yoksa,
ihanetin sessizliğini kucaklayan
yeni mevsimler yeşerecek birgün
Ve ecelsiz öldü umutlar!
Diri diri yakıldı yası tutulmayan bedenim
Dilini bilmediğimiz
yeni kentte uyanmak için rüyaya daldık