Resim Üstadı: Şenol Kirpikçioğlu
Resimlerin zarafetine, sanat kelebeğine diz oldu,
Reşitlerin gelişimine, nesillerin geleceğine iz oldu, Tanların estetiğine, tanımların zenginliğine çizgi oldu, Şanların enerjisini yükleyerek bozukluğa silgi oldu. İlk adımımızın teşekküründe dişli hayalleri yoğurdu, İlk anımızın tezekküründe sisli rüyalara soruldu, İlk arayışımızın teveccühünde sırlı kitapları yorumladı. İlk alnımızın tevekkülünde saklı tohumları yakamozladı! Esinlerin seslerini zaman yoluna okundurdu; Renklerin sellerini hayat yolunda dokundurdu, Enginliklerin ellerini resim yurduna doldurdu, Doğanın atlasını ressam yorgunluğuna daldırdı. Güzelliğin iklimine kanadını saldı, Genişliğin ikramına varoluşunu sardı, Hayat gazelin ikrarına değişimini kattı. İlhamını vuslattan aldı. Fırçasını güzelliklere daldırdı. İnkişaf değişimin öncüsü tat, İkbal gelişimin sözcüsü addı. İlkelerin özü, çizgilerin gözü, Resim izlenimlerinin sözü, Altın ufuklara kazılmış, Yıldızlara yazılmış addır: Şenol Kirpikçioğlu... Zamanını rikkatli ve verimli kullanarak, Gayelerin istikametinde bulunarak; Göz nuru, alın teri dökerek yapılan eserleri: Tozlu hayat çerçevesinde miras kaldı. Gönül telini gözleyerek dokunan, Talebelerinin ellerin duasında çınar kaldı... Özkan Karaca Bu şiir 15. 06. 2006 yılında kaybettiğimiz ressam Şenol Kirpikçioğlu’na ithaftır. Onu yazdığı hikayelerle ve çizdiği resimlerle tanıdım. Hasbel kader bir kaç kere dizi dibinde oturarak sohbet etme olanağı bulmuştum. Feyiz yüklü, derinlik dolu, bir güzel insandı... Alın teri ve bilek teriyle yoğurduğu, zerafet fırçası ile hayatın portresini şekillendirdiği, hayal aynasını kafa odasında parlatarak: Bir zamanlar biz çocukların önüne getiren. Değerler onun kalemiyle güzelliğe ulaştı, değişimin altın örgüsü onun fırçası ile yelpaze olarak insanlığa yansıdı. Kaba çizgilerin kırışıklıkları onun yakamozlarında öncü oldu, ışık verdi. O taklit eden değil, yenilikler sunan, altarnetifler getiren gözcü olundu. Onun farklı üslübü içersinde ufukların ötesine gökküşağı olarak nesil sellerinin istikametine sözcü oldu. Yetmiş yıllık ömründe daima çalışan, azmi ve heyacanıyla kaleminin mürekkebini sayfalara yayandı. Yetmiş yıllık ömrü içersinde ilhamını aldığı; doğanın yeşil tonundan, gökyüzünün mavi estetiğinden, denizin çoşkulu derinliğinden, tarih kokan mekanların izbeliğinde, insanların tebessüm bakışından alarak resim penceresinde dondurdu. Varlığın gayesinde çınar olarak talebeler yetiştirdi, karlığın adresinde pınar olarak talipler yarıştırdı. Varoluşun payesinde güzelliğin kıvılcımı oldu, iki kanadının sayesinde genişliğin açılımı bulundu. Fani dünyanın atmosferinden, baki alemin asıl istikamet ve istirahat yurduna göç etti. Onlarca; edebiyat fer’i, mütefekkir zeri ve daha nice erbabının mesleğinde yeri olan: Münevver ve muzaffer samimi gönül erleri gibi kara toprakta yerini aldı. |