22
Yorum
44
Beğeni
5,0
Puan
616
Okunma

Kırk yıl olmuş İstanbul, senle görüşmeyeli!
Son güzde ayrılmıştı, kesişen yollarımız…
Koparmıştı ya bizi, hazanın soğuk yeli!
Şimdi bir ilkbaharda, birleşti ellerimiz…
Unuttum sanıyordum, silinmemiş bir yerin!
Duruşun öldürecek, öyle masum ve derin!
Meğer ne de fazlaymış, gönlümdeki değerin;
Gördüm ki, heba olmuş geçen tüm yıllarımız…
O zaman köprü yoktu, feribotla geçerdik!
Çeşmelerin fısıldar, Terkos suyu içerdik!
Kafayı toplamaya, Küçüksu’ya göçerdik;
Söylerdik hep yürekten, susmazdı dillerimiz…
Fatih minaresinden, gelirdi ezan sesi!
Yapışırdı camlara, bozacının nefesi!
Nasıl huzur verirdi bayramı, arifesi!
Dünyalara değerdi kutsal kandillerimiz…
Sabah, Süleymaniye, öğle Sultanahmet’te!
İkindi ve akşamlar, Fatih’teydi elbette...
Yatsı, Eyüp Sultanla neşe-i muhabbette;
Mesrur olurdu her gün, susuz gönüllerimiz…
Ne kadar güzeldi o, yamaçların, yanların!
Cennet gibi olurdu yemyeşil eyvanların!
Açıp pespembe bakan nefis erguvanların!
Mis gibi kokardı ya, rengârenk güllerimiz…
Arada, bir tepeden seyrederdik Boğazı!
Uykumuzu bölerdi, yoğurtçunun avazı!
O baygın, baygın bakan güzellerinin nazı!
Alırdı canımızı, dayanmaz hâllerimiz...
Birkaç yılda bir gelen, çok soğuk kışlarınla!
Kar yağıp buz tutan o dimdik yokuşlarınla!
Pencere pervazında, titreyen kuşlarınla!
Aşiyan’ dan öterdi, Şeyda bülbüllerimiz...
Sirkeci’den binerdik, Halkalı trenine!
Uğrardık, Ataköy ve Florya peronuna...
Kumlarda boğuşurduk, hem kıran kıranına!
Kulaç atmaktan yorgun düşerdi kollarımız…
Küçüksu’ya giderdik, âlem-i âb etmeye!
Sandal sefalarıyla sinir stres atmaya!
Yemyeşil yamaçlarda, uzanarak yatmaya!
Akşam dönerken sanki dolardı pillerimiz…
Beyazıt ve Galata, karşıda Kızkulesi!
Asırlardır mahfil ve mihraplarda lâlesi!
Gül sinende yatıyor, Osmanlı sülâlesi!
Andıkça ıslanırdı beyaz mendillerimiz…
Köprüde balık, ekmek, öyle çok severdik ya!
Emirgân’ da bir sıcak çay molası derdik ya!
Sahillerde kol kola, hep gelir, giderdik ya!
Eserdi başımızda, o kavak yellerimiz...
Senin gibi güzeli, haydi gel sen ara bul!
Her zaman gösterirdin, hem de hep hüsnü kabul!
Senle hasbıhâl ne hoş, ey füsunkâr İstanbul!
Ayrı kalsak da inan, birdir hep kalplerimiz…
Uzak kalsak ne çıkar, birdir gönüllerimiz...
Antalya-2011/10
Halil Şakir Taşçıoğlu
ÜSTATLARDAN:
Sevince çok severiz, keşke Nedimce olsa.
İşi olan uğrasa, olmayan uzak kalsa.
Halil Şakir misali, herkes kadrini bilse,
Sömürdü ciğerini, aç, obur fillerimiz.
Uzak durmalı biraz. küsmeden, darılmadan,
Bir şeyler yapmak lazım, bıkmadan yorulmadan,
Tedbir almak gerekir, fayların kırılmadan.
Kopmadan o fırtına, çalmadan zillerimiz... ..................... alperenim
Eskiden Sarıyer’in tepeleri bomboştu,
Ordan baktık Boğaz’a, manzarası ne hoştu;
Şimdi yeşil yamaçlar, apartmanlarla coştu,
Silindi güzellikler, tıkandı yollarımız... ................................... Aksakal
Ortada Kız Kulesi bir gelin edasıyla
Her tarafında deniz martının sedasıyla
Vapurların ardından bakışın vedasıyla
Hasretin esti cana kalmadı küllerimiz… .................................... Berlin
"OCAKLARA KÖZ DÜŞTÜ" Kitabı EPİK şiirler Böl. S; 222
Resim: “BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ” İnşaatının son kısmı.
____________ Yıl: 1971 İDMMA mezuniyet yılım. (Şu anda: 54 yıl oldu)
5.0
100% (25)