1
Yorum
31
Beğeni
5,0
Puan
458
Okunma

kaç
şehir eskitti,
yolunda olmayan,
yolunu
bulamayan takatinin
can havline asarken suretini
kaç şehir,
kaç sokak, kaç meydan
eksildi gözlerinden bilinmez..
gömer oldu,
iniltilerinin sayıklamalarında
gömdü düşlerini
tel, tel saçlarından rutubetli yastığına
bir tutam
sevgiyi nakş eylerken
ay’ın soluk yüzüne
çeker oldu,
çekti penceresinin çerçevesiz diline
dip boyası gelmişcesine
sarı saçlarından örgüsüz güneşi
ve he ce le nen
her gecenin, ece’si olamayan
taçsız bir “ah”ı doladı, dolandı
düğümlendikçe fasılasında sözler,
fasılında sultan-i yegahına
dedi,
“tarih tekerrürden ibaret”
açtı
nefesinin kalın perdesini
ve göğsüne,
akarsulanan közü avuçlayıp
boşluğundan utanan
uçuruma bıraktı kendini, kendiliğini
dile geldi ruhu
ve imlası ateş olan
suyun kulağına üç kez fısıldadı
duy beni,
beni duy,
duy beni kendim
nihayetinde,
sağır basamakların
körlüğünde buluştu kendinle, kendiliğinde
o an,
terk etti soluğundaki yokuşu
kurudu mürekkebi
durdu kalbi,
kalbi durdu müsait bir ecelde...
şiir yaşar,
şair yaşatır
şiir gibi
şahanesinde pür,
sahnesinde hür
yaşasaydı şair
şair olamazdı vessair
peki
o vakit
ölmek kim,
kim demek yaşamak...
~°~
~°~
~°~
5.0
100% (16)