0
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
210
Okunma
MAZİDE KALDIK
Her şey için artık çok geç
Çünkü tükettik zamanı, ziyan ettik
Gençliğimizi, duygularımızı, her şeyi
Sonbaharda yaprak döken ağaçlar gibiyim
Biliyorum artık bedenime bahar gelmeyecek
Renk renk çiçeklerim açmayacak
Belki de bir daha göremeyeceğim baharı, seni
Elini tutup kırlarda koşamayacağım
Papatya toplayıp fal da bakamayacağız
Artık her şeye uzağım, kendime bile
Yüzüm de artık gülmüyor
Oysa çocukken ne de güzel gülerdik
Gamzeler açardı o gül yüzünde
Ve ben ne çok öldüm o gülüşlerinde
Artık hayal de kurmuyorum
Bir ayağım çukurda iken kursam ne olacak?
Sevgi de yetmiyor artık
Çünkü aşkımız gibi mazide kaldık
Mazi demişken dün gece
Eski sararmış resimleri aldım elime
Bir bir baktım feri sönmüş gözlerimle
Kendimi bile tanıyamadım
Öyle çok değişmişim ki
Saçlarım seyrekleşmiş, ak dolu
Yüzüme de kırışıklıklar dolmuş
Artık koşamıyor, merdiven de çıkamıyorum
Yoruluyor, soluk soluğa kalıyorum
Ellerim ve ayaklarım uyuşuyor, belim de büküldü
Yakında ayakta durmak için baston kullanacağım galiba
Kalbim de artık eskisi gibi atmıyor
Ritmi bozulmuş, tekleyen motorlar gibi
Nerede stop edeceği de belli değil
Hani Cahit Sıtkı ‘’Yaş otuz beş yolun yarısı eder’’
Demişti ya, dillere pelesenk olan şiirinde
Bu söz doğru ise on yılım kalmış
Sen olmadıktan, ellerimden tutmadıktan sonra
Ha on yıl fazla, ha on yıl eksik olsa da
Artık farkta etmiyor benim için
Hatta resimdeki yerler de değişmiş, bizim gibi
Çocukluğumuzun geçtiği gecekondu mahallesi
Seni ilk kez görüp âşık olduğum o tozlu yollar
Artık yok yerlerinde
Olsalar da biz yokuz, boş ver
Hatıralarımız da değişmiş, eskimiş resimler gibi
Mazi diyorlar ya adına
Kısaca mazide kaldı her şey
Hani bir şarkı vardı
İçinde ‘’eski çamlar bardak oldu, sana artık sevgim soldu’’
Dizelerinin olduğu
Biz de aynen öyle olmuşuz
Biliyor musun, aynı fotoğraftaki arkadaşım bile tanımadı beni
Hatta aynı sırada oturduğumuzu bile hatırlamadı
Geçmişe dair birkaç şey söyledim hatırlasın diye
İşine mi gelmedi ne ‘’tanımıyorum’’ dedi fütursuzca
Sen de görsen tanımaz mısın beni?
El gibi mi bakarsın yoksa?
Oysa bir zamanlar, ne güzel bakardın gözlerin ışıldayarak…