0
Yorum
30
Beğeni
0,0
Puan
650
Okunma

maksadı belliydi aslında
yürütülen kelimelerin kaburga kırılışından
hırsını ve egosunu yenememişti güz rüzgârları
toparlamalıydı yere saçılan özgüvensizliğini
ve kendini sevememenin korkusunu hep yaşarken
çoğaltmalıydı zihnindeki kara deliği
kapatmak için eksikliğini
hatta kulvardan kulvara atlayıp
yeni açan çiçeklere konan böcekler gibi
tazelemeliydi yüreğini
haykırmalıydı
burdayım
buradayım diye çakıl taşlarını savururken derin sulara
ama olmuyordu eksik bir şeyler hep çoğalıyordu
ekin bitmeyen kurak tarlaların susuzluğunda
belki de yüksek bir yerlere tırmanışa geçmeli
tepeden bakmalıydı diğerlerine
oysa
hiçliğin yamalı hırkası hep yoksulluktan geçerdi
zenginliğin büyüklüğün esamesi okunmazdı
olgunlaşmış her nefs-i mutmainne de
ama nereden bilecekti
kibrin kalelerini kuşanmış elleri
yakıp yıktığı ormanların yeşilliğini
o sadece kendiyle hemhâl olmuşken
krallığı için ele geçirdiği yürekleri
semirtmekle meşgulken
gözleri kör kalbi daha kör
hiçbir gerçeği kabul etmeyecek kadar
keskin dilini kuzgunların siyah sütüyle emzirirken
bir taşla iki kuş vurup onların tüylerini yolup savururken göğe
Tanrı’ya iyi dileklerini sunarken mağrur gözleri nasıl coşkulu
tilki kulakları ise nasıl sağırdı
öyleyse yaşasın!
yaşasın sultanlığım zafer kazanmış ruhum
bedenim karanlığa armağan nidalarıyla gururlanırken
insanlıktan bir kale daha yenik düşüyordu
gittikçe azgınlaşan kötülüğe hibe edilen ruhu hediye olunurken
masum ruhların kanını emen kötülüğe karşı sözde direniş sergilemek bile
acziyetini ödüllendirmekse
ne korkunç bir infial uyandırmak olmalıydı insanlık namına
........
ayşe uçar
31082024
03.32