12
Yorum
38
Beğeni
0,0
Puan
599
Okunma

Kırılan can’ım-dan sızan nefesinle soldum anne!
Annem!
İki hecelik kelimenin hiç bitmeyeceği yersin!
Ne konulabilir ki yerine
ne anlatabilir senin hasretini dile getirmeye.
Ne Güneşe benzerdin ne Ay’a ne de Ülker’e…
....
....
....
Sislenmiş gözlerimden akan
cevval birikimler serpilir göğsüme!
Anlık durağan anlık sağanak
med cezir marifetinde dökülürüm.
Yılgın atların köpüğünde çatlar
Issızlığın dumanıyla tutuşurum
Gece karanlıkta ışık arar
gün aydınında kör olur gözlerim
Göremem!
Annem, göremem artık körüm
ne varsa, nerede varsa görmem sevgiyi
tutamam kim uzatsa elini
çekemem an-nemsizliği…
.....
....
An-nem’di…
Nasırlı elleri bahar kokan,
gözleriyle hasreti yakan,
nil yarması sevgi/si/yle içime akan âşktı…
An-nem’di…
Korkularıma set, çekingenliklerimde umut
yaslarıma mendil
Kusurlarıma örtü, öfkeme süngerdi…
An-nem’di…
Üşüdüğümde korunağım,
çıplak kaldığımda sığınağım,
babam kızdığında dayanağımdı…
An-nem’di
Kar düşen saçlarıma el,
soğuk vuran yüzüme yaşmak,
‘’öpünce geçen’’ ağrıma merhemdi…
An-nem’di…
Gözlerimde ki nemi hasretinden alan,
an(ı)larla gözümde hep tazelenen bulutsun artık…
Annem!
Bıraktım artık ruhumu taşa
Öğütülsün ömrüm sensiz kalmaksa…
....
.....
.....
Okundu veda hutben şafağımda
Yankılandı alevler dudaklarımda
Serbaz/sızım fırak tütsüsü
Düğümlenmiş boğazımda
Merhum adın en acı ah’ı yaktı
Acıdım ne çare duyunca ismini
Son seferin ardından
sığınıp dualarla sarıldım toprağına…
....
....
....
Ah Sevdam!
Binlerce çiçeğin aromasından
burnuma sızan sultan!
Öksüzlüğümü basarken bağrıma
Yetimliğim kıskanır ölemem yokluklarınıza!