9
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
564
Okunma

Sinsi virüs gibidir; belki daha da eşet
Girdiği bünyelerde bir süre sessiz durur
Akla kanca atınca kolaysa artık baş et
Kalbe sirayet eder, vücudu uyuşturur
Kanıksama illeti sinsice bir süreçtir
İblis’se bu süreçte baş aktör ve baş piyon
Felaket sezilince vakit genelde geçtir
Gaflet dem aldığında bellidir o şampiyon!
Hasar gören bünyeler S.O.S. verir önce
Akıl, izan ve dimağ direnmeye çalışır
İrade naçar kalıp, uzayınca işkence
Vicdan tahtı terk eder, can cefaya alışır
Karışır kulun aklı; değişir yâr ve yâren
Arsızlık güzel ahlak, karalar ak sayılır
Şereftir şerefsizlik o andan itibaren
Virüs tüm hücrelere dalga dalga yayılır
Değişen davranışlar iz bırakır suratta
Ardan ârî bedende nûr çehreyi terk eder
Öyle bir belâdır ki; bulaşıcıdır hatta!
Önlemi alınmazsa toplum bunu fark eder!
"Kader" deyip geçilir çekilen her acıya
Talihin karası da pay alır bu öfkeden
Kul ’köle’ye dönüşür, irade ’kiracı’ya
Somut dertler oluşur, soyut bir tehlikeden
Nihayet bir an gelir; kan ve barut kokusu
Tanklar ile ezilmiş bedenler kanıksanır
Bir yaşında bebeğin yarım kalan uykusu
Bu âlemden kefensiz gidenler kanıksanır
Büyüse de felaket, ceset taşsa dereden
"Neden?" çıkmaz ağızdan; dil demez ki "Niyedir?"
Mankurtlaşan beşerin baktığı pencereden
Soykırım dahi artık vaka i adiyedir
Bir kesittir sunduğum hazin bir hikâyeden
Sevgisiz gezegende ne gam biter ne çile
İnsanoğlu ne zaman uzaklaşsa gayeden
Sıradan olur her şey; Gazze’de vahşet bile!
Öyle ki; manşet iken düne kadar o mahşer
Şahitken katliama geniş açı her radar
Bugün orta sayfanın köşesinde bir haber;
Üç beş kısa satırla... birkaç cümle; o kadar!
Mecit Aktürk