9
Yorum
35
Beğeni
5,0
Puan
643
Okunma

“Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil
Şarkı söylemek istiyorum…”(Nazım Hikmet Ran)
Müptelası olduğum imgelerim bahtı karam yalnızlığım ve mecnun gölgem maruzatımsa en ihtişamlısından ölüm…
Kundaklanmış bir zaman aralığı
İnisiyatif kullanmak değildi arzum
Aslında tek arzum:
Ebediyen serili göğsüne
Gönlün hutbelerinden derlediğim şiirleri
İmge niyetine örtmek üstüne
Kamçılanmış rüzgârım
Kanaviçelerde doğan yalan yalnız bir efkârım
Temenni edilesi değil
Tereddütsüz yaşadığım zamanların buharında…
Ruhumun salınımı bir şiirin kırışık kumaşında
İzbelerde seken mevsimin
Aşkın ve düşlerimin
Yarıladığı
Yağmalandığı
Yankılandığı
Yarı zamanlı bir mutluluk ise
Yâdımdan yağan yağmura
Teslimiyetim
Yansız bir aşkınsa mağduriyeti
Can pazarında ölü bir mevsim
Alnına kondurduğum
O masum busenin
Akça teninde
Zılgıt yerken yine mevsim
Meali köpüren bir öfke
Ülkemsin mademki
Zembereğim
Zemheride ölen gecemin sönen ferine
Teslimiyetim
Uyaksızdır kalemim
Ve ulaksız
Sızılanan yarım kalmışlığımın
Tuzağına düştüğüm kadar sözcük cennetinin
Yarım ağız bir sevda değil benimki
Hem nemli
Hem demli bir yürek kiri
Yıkadığında parlar akça teni
Yağmur yaladığında yüzümün sönen renginde
Kundaklanmış bir şehrin
Ayağı kırık köprüsünde
Zimmetli olduğum hüzün tepesinde
Ansızın doğarım
Ansızın solarım
Ansızın afaki bir aşkı cihat mahiyetinde yaşadığım kadar
Yaşatılası duyguların verdiği hükümde
Verip veriştiren
Hangi cinnet akşamı ise
Sevdikçe cennete salarım yüreğimi
Sevilmediğim kadar kanar
Susar
Zalimce yaralarım kendi kendimi
Mihenk taşım
Nirengi yaşım
Yaslıyım zinhar
Tefe konduğum kadar
Babamın öldüğü
O güdümlü
Geçkin yaşındayım zemherinin kudretinde
Doğduğum günün lanetine
Bandıkça banarım kalemi
Kale duvarlarıma asılı
Kalender ruhuma çakılı
İpini koparan duygunun tefe koyduğu
Yırtık bir zarftayım
İçinde yazılanın ne olduğunu bilmediğim…
Metruk bir hanede
İçine tıkıldığım zindanın
Akıbetine
Konan ölü kuşun kanadında
Kayda aldığım değil
Kayıtsız şartsız
Ölümün diklendiği
Dört başı mağrur
Bir hüznün
Ve bu imkânsız aşkın
Müdavimi
Gel-geç gönüllü bir zindan bekçisi
Ne kadar hükmediyorsa artık
Yüreğimin külünden doğan
Kan renginde bir gülüm
Kanayan kanatan cürüm
Sefasını sürdüğüm imgelerin
Nazarında
Tüy misali
Vicdanımım kepenklerine asılı
Bir tülüm
Perdelediğim aşkımın
Pala bıyıklarında şaşkın na’şımın
Delindiği kadar yürek cebimin döktüğü
Yaşın yasın inhisarında
Zılgıt yiyen bir mütercim
Çengisi çalgısı o biçim
Bir yalnızlık biçerken içim
İçin için yakan efkârın
Tohuma kaçmış bu delişmen aşkın
Küpeştesinde zalim bir tornistan
Gövdesinde saklı iken düşümün kovuğunda
Yarılanan bir hazzın peşinde
Yağan yağmurun sesinde
Ölmeye arzulu ses tonunda
Yalnızlığın üstünde
Tüten dumanından sökün eden
Bir gemici feneri gibi
Yanıp sönmekle iştigal
Sancılı bir tual bir tutku bir name
Diri kaldığı kadar bedenim
Ölümle zikrettiğim fikre binaen
Ve işte şiire kondurduğum son imge…
Külümden türeyen gülüm madem
Gül mizaçlı değilken de akıbetim
Hüzünlü bir redif bir kaside bir sahne
Kapandığı kadar üstüme yığılan perde perde…
TEŞEKKÜRLER
Kaç gece,kaç nefes boğdum önünde.
Sana bakmak için yarıştım saniyeler ile.
Bakışımdı seni nasıl sevdiğimin tarifi gökte.
Tebessümlerimi heba etmedim mi gecene.
Ölüyordum uğruna anlamadın olan bitene.
Şimdi uyumak istiyorum nefessizce.
Hiç bilmedin çünkü göremedin sende.
B İ L M İ Y O R S U N
Keşke görebilseydin.
Dünya heveslerini terk edip,
Dünya gözüyle görseydin.
Ben sana gelmiştim Nazım gibi.
Sen bana olamadın be Piraye........ERHAN ÇUHADAR HOCAMA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM
5.0
100% (23)