1
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
262
Okunma
Ezikbüzük bir mektup, kırık dökük bir yazı
Bana anlat diyorsun, kaldindeki marazı
Nasıl anlatayım ki içimdeki boşluğu
Nasıl anlatayım ki içimdeki loşluğu
Kâğıt kaleme küsüp kendi özümden kaçtım
Suskunluk denizine yıllardır yelken açtım
Ardımda bırakmadım tek satırlık bir dizim
Öyle uzaklaştım ki yok,a gömüldü izim
Kelimeler tutsaktır beynimin zindanında
Bırak kınalı ukde’m kalsın gönül hanında
Geri dönecek kadar kalmadı ki mecalim
Hâlimi soruyorsun işte budur ahvalim
Kimi, nefes alsa da, canı ölüdür tende
Yaralı birkaç kelam dökülür her gidende
Biz gözlerde dökülen kederlerin virgül’ü
Biz tikenli güllerin iflah olmaz bülbülü
Kılınmamış namazın, biz öksüz seccadesi
Biz, virane beldenin yosun tutmuş caddesi
Biz, sarp uçurumların, kenarına tutunan
Biz, suçsuz mahkûm gibi surgularda yutkunan
Daha ne anlatayım ki, bilmem nasıl anlatsam
Cevabi mektubuna daha neleri katsam
Onuttum diye mi ki, yıllar sonra sınarsın?
Ezikbüzük mektupla, kinayeli kınarsın
Hangi canlı vaz geçer aldığı nefesinden
Hangi ana bizardır kundağının sesinden
Hangi tutsak mutludur, zincirle kafesinden
Bilmeden, anlamadan, neden dilin isyanda
Düşünmeden halimi, neden aklın nisyanda
Vaziyeti tasvire yetmez ki birkaç kelam
Kalemi kırıyorum, son cümlemde, vesselam
5.0
100% (4)