İki Kalbin Vuslatı
Bir insan aldığı nefeste kaybolur mu?
Bilmiyorum hafiften bir sızı ama hissi doruk. Kalp makamı odacıkları hep buruk. Gecenin ipliği sabaha düğüm atılırken, Gözler de ölen kuşların düşüşü kanlı. Sarsıntısı eskilmeyen yeryüzü canda çivili. Uyanışı geç kalmış mutluluk yok tınısı boğuk. Nasıl bir lezzet doyumsuz gözde uykusuzluk. En güzel hikayesi yazılan çocuk düşleri, Yarınlarda sadece hayal kırıklığı viranı kayıp. Avaz avaz suskunluk ismi kayıp şifresi boşluk. Lime lime edilen mavinin renkleri yitirmiş değeri. Can teslim edilmiş yoktu kapı ardı gören bir göz. Sahilde dalgaların sesi sanki kalpte nabız yeri. Bir kelebeğin dokunuşu alabora eder bir gemiyi. Çok görülen düşler boğulmuş kırıklar içinde. Milyarlarca kum tanesi arasında, Şaşırtıcı derecede gözle görülmek. Herşeye rağmen bekliyorum diyebilmek, Azrailin kapısında nöbet tutmak değil mi. Emaneti erkenden teslim etmek ne kadar da acı. Bir mezara kaç ceset girer? Yada kaç kere bir can yaşayıp dirilir. Kaç kere vurulur umudun habercisi. Melodiye dönen çığlıkların yetimliği, Mahşerin giriş kapısında asılı bekler. Pıhtılaşmış kelimeleri çomakla didiştirip, Bitimsiz nağmelerinde can bulması ne garip. Göğün arasında sıkışıp yer yüzüne, Düşmeyi beklemek gibiydi iki kalbin vuslatı... Erhan Çuhadar Sabır Gemisinin Kaptanı |