0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
540
Okunma
I..
Şimdi,
Üşüyor beni bekleyen şehir
Bir istasyon,
Ayrılıklar çekilirken
İçimde incinmiş uzar bir garip hayat
Sabah ayazında hatırlıyorum
Hoşlanmasam da susmaz
Kıvılcımların da parlayan bezgin rayları
Gökyüzünü sarmış sürgün yer gibi
Yeniden başlar
Hep gider koşar adım
Ağlamaklı sevdaları uğurlarken
Sabah ayazında bu ilk haykırışı da değildi
Korna sesinde uzun uzun soluduğu
Rüzgar sesinde dağılır aylak aylak kara dumanları
Ve kimsesiz masum ekim gençliğim
Ürkek haliyle başıboş bulvarda
Kaldırımlara öfkesi sarkmış sırlarıyla
Bir kenara koymuşken nedenleri
Ayak izlerinde terkedilmiş
Ağıtlar döker solgun mor lavinyalar
Orada gün içinde içime yerleşen
Geçmeyen yalnız yağmur rüyalarım
Hüzünlerin şehri mutluluk kısa bir zaman
Bir yabancı gibi soğuklar beni yorar
Ne küskün mevsimler tüketmişim uzaklarda
Eskilerden kalma
Ne kadarda değişmiş her şey
Kenar mahalle unutulmuş bugün sonbahar
Bir şeyler eksik nedense
Selamsız bir suluova ayaz vakit
Kartpostalların gülümseyen sokaklarında
Evlerin açık pencerelerinden artık gelmiyor
Saç yağlısı mutfak kokulu misket düşlerimiz
Sahi nerede gülerken bile
Düşlerimin bakışları arasında
Daha kaç kırgın resim eskidi
Anlatır hatıra bırakan
Bu hikayede çocuk sesli şehir
Zamana yetişemesek de olsun
Her zamanki gibi söylenen
Onlar o tutkulu sürgün kuşlar
Bir gün gene dört mevsiminde
Kanatlarıyla sessizce dönecekler...
II...
Ne vakit ışıklar sönmüş
Herkes çekilmiştir şimdi evine
Hayli zaman geçsede
Sokak lambalarının loş ışıkları altında
Beklerdi keyifle beni
Saatsiz kahvaltı sofrasında hep aynı gözlerle
O şehrin suluova gözyaşlarında
Sallarken tenhada bile kuyruğunu
Unutulmuş isteksiz olmanın
Reksin vazgeçer gibi ürkekliği
Akmış gözyaşları sinmiş o dut ağacına
Kaybolmuş gençlik hayalleri içinde
Eski yerinde geçmiş ıssız bir hayat
Sadece şimdi o ağır uykuda olan
Şehrin uzun dar sokakları artık terkedilmiş
Kır düşmüş ihtiyarların çok bilmiş
Yabancı süzer selamsız o bakışlarında
Dostların tanıdık ihanetini duyuyorum
Heyecanlı heyecanlı fısıldaşarak anlatıyor
Hatırladığım heybetiyle selimiye caddesinin
Akdağ’ın o coşkulu
Yarınlara inat tutsak boş kalabalığı
Fiyaka düşkünü dalkavuk gözler
Rüzgarlı yaprakların sesinde dönüyor
Ağlayan toprağında güz hasadı sesleri
Suluova tersakan çayının okşayan
Akıp giden zamanın ihtişamıyla
Sonbaharda bir rüya gibi bir sevinçle kıvrılarak
Ağırlar bu hikayede suluova
Hanım kız huylu aylak sokaklarıyla...
III...
Şimdi, dolaşırken
Umduklarım mı teselli edecek beni
Çocukluğumdan kalan özlediğim izler
Sabahçı kahvelerin neşeli kahkahaları
Arnavut kaldırım döşeli caddelerin
Vardiya değişiminde yasaklı kargaşa sesleri
Palikenin duraklayan fayton istasyonları
Toprak kokusunu hissettiren
Saman pazarı panayır sefası
Bir nal gürültüleri arasına karışır hevesler
Uzayıp gider nasırlı amelelerin pancar öyküleri
Karışır işkembe çağıran o siren seslerine
Başıma ne geldiyse
Uğultusu geliyor pavyonların ayak üstü
Gördüm ki yıllar geçmiş
Düşlerimi de yanıma aldım
Masalcı çocukları seyrederken
Suluova avuntusuyla geçen adımlarım da
İkindi günü düşen ilk gölgeler
Pek mutlu olanı bulana kadar
Ne yazık ki mutsuzluk ve kaçış
O buruk sorusuz anılar
Ağlamaklı yalnızlık akşam saatleri hatıralar
Gece bahçelerinin evlerinde
Uzanan masum duvar üstlerinde
Üç korner bir penaltılarla bitmeyen
Ahbab konuşmalar içimizi ısıtırdı
Sırları saklardı
Hikayeler ortasında kalan mucize
Kimsesiz dans eder palyaço
Kimdi o sessizce daha dün gibi
Yalnızlığımda onlar yaşamadılar
Çam ağaçları arasında şadırvan serinliğinde
Yeri ve zamanı yavaş yavaş
Acıydı belki sürükleyen
Hayat musalla taşında susmuş
Talihsiz her ayrılık
Bir feryat bir ağıt yükselir anlamını yitirmiş
Nasıl bilirdiniz
Kimdi o diye soran olursa
Hatırı sayılır uğurlanan
Belliydi kederi yoksulluğu pişmanlık içinde
Her insan için üzülme
Ayak seslerinde o bir tükenmiş yolcu
Ne diyordum
Yoklama ne kaldıysa geride
Olurda bir gün karşılaşırsak
İnsan bir kez yaşar
Belki bir daha gidenler
Kim bilir göremeyenler olacak
Ve hayat hatıralara küsmüş
Belki talih anlamında unutmuş olmalı..
Oysa kader sofraları paylaştığım
Öykülerde konuşulur artık
Çünkü uzaklara gider her ayrılık...
IV..
Zor olan oyunun kuralıdır
Bazen bir bakış Güzel anılarda anlatır her şeyi
Ben vazgeçmesem de
Onu hep görmek isteğim
Kaldı ki aşık olunacak kız
O mutlu okul günlerinin peşinde
Aklıma gelen o ceylan bakışlı
Sonbahar renkli suluovalı genç kız
Oda yüzevler tadında
Bana bakardı
Bakardım bende gözlerinin içine utanırdı
Ve uzun saçlarıyla
Nasıl olduysa
Başlayan ve biten bir aşkın veda sözleriyle
Ağlayan yağmur gözleriyle terk etti
Gitti buralardan kahretti
Geçmiş zaman söylenen bahanelerle
O güz akşamlarının mektupları
Kaybolurken güneş pazar parkında rüzgarlarla
Beyaz fiyakalı aracın korna seslerinde
Sürgün yer dertli çakırkeyif şarkıları
Islık çalar gençlik çağı kulaklarımızda
Bir masaldı ne çabuk geçti
Ve gitmek zamanı
Telaş içinde kaçar gibi
Şöyle alabildiğine suluovadan uzaklara
Ancak böyle rahatlarım..
5.0
100% (2)