10
Yorum
36
Beğeni
5,0
Puan
498
Okunma

Ne arkamızda kalanı, ne de sonu görüyoruz,
Geldik dünya gurbetine, düşe kalka yürüyoruz.
Ömür buzdan bir dağ gibi, günden güne eriyoruz,
Yol çetin, yolcu yaralı, sanma sefâ sürüyoruz...
Aylar, yıllar geçer soranım olmaz
Şu yalan dünyaya sanki gelmedim.
Varlığım görülmez, sesim duyulmaz
Buradayım, görün beni, ölmedim.
Bilmiyorum, hayal miyim, düş müyüm
Hele bir kez sorun, gün görmüş müyüm
Evladını artık tanımaz köyüm
Sanki höllüğünde hiç belenmedim..
Binaları yüksek yüksek dikmişler
İnip çıkmak için hatlar çekmişler
Dostluğun üstüne beton dökmüşler
Hiç kimseden bir tek çöp dilenmedim.
Sabah çık, akşam dön, beş karış surat
Doldur boşalt için yaşanır hayat
Hüzünler bedava, mutluluk bayat
Huzur ile kuru ekmek yemedim.
Nefesler bedava, hayat pahalı
Kimine çul düşmüş, kimine halı
Kimin eli üstte, kim, kimin kulu?
Dost mu düşman, düşman mı dost? Bilmedim.
Nûrfânî’nin, dertte, kederde, gamda
Benim değil beden, içinde can da
Konaklama yeri sarayda handa
Ben dünyayı zerre kadar sevmedim.
Nûriye Akyol
Görsel alıntıdır
5.0
100% (24)