3
Yorum
20
Beğeni
0,0
Puan
1091
Okunma

Siyah bulutlu ecnebi ülkenin
Düş kırgını çocuğu olduğum günden beri
Kimsesizim
Sesim yankılanır mı Rhein’ın sularında
Hüznü içen suretimin aksi yansır mı göğün yüzüne
Bilmiyorum
Bildiğim tek şey veda ettiğim cümlelerime
Daha fazla ırak kalamadığım
Günlük tutarcasına yazmak iyi geliyor sanıyorum
Mürekkebi kuruyan kalbimi evlatlarımın gülüşüne bandıra bandıra doyuruyorum
...
Bugün bensizliğimin elli ikisi okunuyor
Bedenim kara toprağa başkaldırmaktan aciz
Suskulara gebe sekiz oktavlık çığlıklarım
Bahçemdeki bir tutam kardelenlere mevsimsiz kâhır çiçekleri açtırıyor
Uğur böceği dolaşıyor arılara aldığım lavantalarımın üzerinde
Gülümsemeyi yeniden öğretmek istiyorum içimdeki anne sesli çocuğa
Kır çiçekleri minnacık ellerinde
Kapımdan geçen hüznün siren sesi
Bir gıdımlık sevincimi yerle bir ediyor
Darmadağın sevgi kırıntılarını dolduruyorum avuç içlerime
Çardak altında tir tir titreyen
Öksüz kuşları besliyorum
Göç zamanını kaçırmış olmalılar diyor iç sesim
Hepsinin ve yalnızlığımın başını okşuyorum
Ruhum bürünürken bembeyaz gelinliğine
Yirmi dört saatin beş vaktinde
Sırat köprüsünde yürüme antremanları yapıyorum
Ayaklarım pür dikkat kesilmişken dokuz canlı ayazda
Tek bir saniyeyi kaçırmama telaşındayım
İsrafil suru üflemeden kendime daha da geç kalmamalıyım
Uygun saat dilimlerinde acılarımı ilâhi aşkla
Tıka basa sarıp sarmalamalıyım
Göğsüme taktığım beşibirlik özlemimle birlikte
Bir kaç adım sonra mahşeri kalabalığın ortasında kayboluyorum
Öyle yalnızım ki aslında
Ne kendime
Ne kalbimde delice koşturan çocuğa müsaitim
Tek derdim enine boyuna kefen biçtiğim şiirler değil elbet
Ağlamayı namüsait bir zamanda unutup
Baba duası kadar birkaç avuç dolusu gülebilmekti
Başaramadım annem
Mezar taşına başımı yasladım
Koy pamuk elini kâhır çeken alın yazıma
Al kalbindeki asırlık saltanatına
Ağrım sızım bir çırpıda diniversin
nagihan