3
Yorum
34
Beğeni
0,0
Puan
1114
Okunma

gözleri ağırlaştı yüzünün
eteği dumanlı dağlar gibi kederli
hangi fırtınanın ahı tuttu kuruttu damarlarını
ey yıldız göçeri zaman sabahın melikesi güneş
uyandırsın ömrünün efsunlu dağarcığını
ulaşılacak yollarının ruhunu dizginleyecek
köprülerin kanadı kolu
olsun
yığılıp kaldın
ışığı sönmüş deniz feneri gibi karanlıklarda
hangi azgın dalgaların köpüğü çarptı kalbinin incinen taraçasına
turuncu kahırlara bezendi kaşının kavisli kıvrımları ölü martılarla kuşatılan
bükülen zamanın arka bahçesinde gizemli bir masaldır artık
ellerine dokunan
karanlığın
yeldâsı
ruhunun kafesini
kederli sarmaşıklar zincirlerken
nerede kaldı dudağındaki o kudretli ankâ çığlığı
hani taştan kaleleri kökünden sarsan yerle yeksân eyleyen
gönlünün büyülü yelpazesinden çağlayan o buz gibi
nehirler
ve
heyhat
şuh câzibene müptela olan
kul köle aşıklar
nerede
neden eksilmiyor
neden durulmuyor yüzünün bulanık çehresindeki hüzün
neden susmuyor içindeki menekşeleri kurutan o azgın
vesvese ordusu
ey kederin
soysuz gladyatörü
y
e
t
e
r
çekilsin güneşinin önünden perdelemesin aşkın yüzünü
sonsuzluğun ufkunda açan kırmızı güllere dokunmasın kader
iki kaşının ortasındaki parlayan ışığa yeniden mecnun olsun
kanadı kırık pervaneler
döne döne
savrulsun sesinin
eteğindeki tüm alaca kırlangıçlar
bahar olsun ışık olsun yıldız olsun
ölümsüz nida olsun
aşk olsun
evrenin
dudağında biteviye açan goncaya maveraya uzanan
yol olsun
a
ş
k
l
a
ayşe uçar
06112023
03:17