en ıslak akşamlarında günlerin, gök gürültülü bir güz yalnızlığı, yüzümde bir durgunluk, içimde fırtınalar z/amansızlığın koynuna düşürürken geceyi Kıyılarımın deli dalgasında kaç yakamoz ölür ki dökülen gökyüzünden kaç bulut sular toprağımı yokluğunda . . umudun bakir çığlığında kırılırken en sensiz yerinden nefesim
giden aşk’tı sadece kalan kimlik/siz ben . . şimdi artık sancılı birer su damlası gözyaşlarım
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Lacivert bir deniz ve saldırgan ve hışırdayan dalga köpükleri tırmalıyor imgemde mavi düşleri
bir hamle daha daha bir hamle yapmak ve tekrar tekrar saldırmak için çekiliyor geri
hava kararmak üzere uçuşan birkaç martı belki de ölümün habercisi
karşı kıyıda bir deniz feneri yanıp yanıp sönerken cılız ışıkları içimi ürpertiyor
iyi ki arkamı yasladığım koca bir kaya var önümde uzayıp giden ufuk çizgisi arkasında batan güneş adeta cennet misali
eyvah ne oldu yine acaba bir ayrılık mı var az önce başımın üstünde dolaşan bulutlar aniden karardı dalgalar da durdu kainat ölüm sessizliğine büründü martılar çığlık çığlığa sus diyor
ve Tanrı adeta bir maestro deniz gök ve ufuk çizgisi evrenin en güzel senfonisi
deniz ufuk çizgisi arkasında söndürür söndürmez yanan güneşi bulutlar ardından belirdi bir aceleci yıldız hele Türk’ün vazgeçilmez hilal’i yok mu etmeye başladı dalgalarla en güzel dansı
duygulandım özlemden olsa gerek yanaklarımda hissettiğim birkaç damla yaş sızarak karıştı dalgalara
sinsice esen o rüzgâra ne demeli
acaba yağmur mu yağıyordu yoksa deniz mi kamçılıyordu kayalıkları bilemedim
ne fark ederdi ki zaten yanaklarımı ıslatan ha yağmur damlası ha rüzgarın dalgadan kaçırdığı katre ıslanıyorum ya ben sana ıslaklığım gibi
iyi ki sırtımı yasladığım sen gibi bir kaya var düşledim düşleyeli imgemde dolaşan senleri yokluyorum herzaman olduğu gibi
şimdi uzaklarda ne yapıyor nasıl yaşıyor mutlumudur diye yarım asra yakındır hep sorguluyorum zaten
ve kulağım çınlıyor bazen
ardı arkası kesilmeyen bir uğultu; “yeterince ıslandın bırak bu ütopük düşleri hadi imgene geri dön” diyor
aldırmadan kulak çınlamalarına eşlik ediyorum rüzgarın ıslığına
ve bir ağıt yakıyorum dayanamıyor deniz kabararak dalgaları dövüyor güvenerek sırtımı yasladığım kayalıkları
iyi ki martılar gitmiş en azından görmedi benim bu miskin halimi
hilal’im de yorgun etmiyor dalgalarla dans yoksa imgemde sancak mı düştü
o aceleci yıldız tam da uzatmıştım elimi dilekler tutmak için öyle bir kayıp gitti ki düşümden sanki musallat olacakmışım gibi
eyvah ben geceyi ne çabuk tüketmişim geçip giden zaman nasıl da etkilemiş kaderimizi
az sonra güneş tekrar doğduğunda ben yeni bir hayata başlamış gibi seni unutmaya çalışacağım
dur canım hemencecik alınma unutmak dediysem öylesine ağzımdan çıktı işte
seni düşlemek seni hissetmek nasılsın kiminlesin mutlu musun diye seni düşünmek gündelik alışkanlıklarımın sadece bir parçası
elbette dahası var geceler boyu seni düşlerken kirpik diplerim de yanıyor bazen
bak şimdi de yanmaya başladı uykum mu geldi ne
yok yok, onu demek istemedim senden kaçmak mı asla henüz doymadım doyamadım ki senli düşlere
yani demem o ki başucumda duran sensiz bir yaşamın ne zaman farkına vardım işte o zaman kendime küfrettim kendimi ayıpladım
ve ahdettim yemin ettim hayatımın kalan kısmını sana adayacağım diye ya da sensiz ölümün bir yolunu bulmalıyım
şimdi gitmeliyim artık hava iyice aydınlandı gece boyu sahilde üstüm başım sen içinde kaldı ağır adımlarla döneyim sensizlikle örülü dört duvar arasına
şansım var ise yolda karşılaşırım belki eczacı şair Sami’yle muhasebeci Cumhurla ya da birkaç adam gibi sevmesini bilenle
ola ki samimiyetsiz seven biri çıkarsa karşıma var ya lanetler yağdırarak gökyüzünden dönerim az önce ayrıldığım düşlere kaldığım yerden hayaller kurmaya
öf be amma da sıktı iç hesaplaşmalarım bırakmaz ki bir an önce gideyim eve
gece boyu sahilde yanaklarımdan iyotlar sızdı sensizliğe kirpik diplerim alev alev yanmakta gidip te gömüleyim yastığıma
sahilde kurduğum bütün hayalleri şifreleyip iç huzuruyla koca bir çoklukta yalnız öleyim
En hüzünlü şiirlerinizde bile sayfanız pırıl pırıl bir beyaz, yağmur sonrası pırıl pırıl ve ferah bir bahar sabahı gibi -çokça canlı, çokça yaşam, çokça su- Tebrik ederim.
Bi tomurcuk Bir yağmurda saklandı Göremedi mavi düşte serçe Ellerini görseydi duygu Heyecan dan gözleri üşürdü Adı yok kurudu sevgi Can atışlarında gömdü ilklerini Hangi limanda ağ attı kader Bir balık oldu denize taştı
Bir içli şarkı gibidir aslında yüreginin feryadı Yoktur bunun izahı yoktur bunun bir adı Elveda,elveda,elveda deyip bir gün Viran edip gönlümü ayrılıp gidişinin bu gece yıldönümü Bugünde sensiz içtim bu akşam sensiz hiçtim Bu gece her damlayı iki kadehe biçtim Derken Giden uğurlar,ardında yaşanmışlıklara ve kalanlara kahirlar olsun Kaleminize sağlık her zamanki gibi farklı alemlere götüren muhteşem bir eser olmuş her satır ayrı bir roman misali Duygunuz daimmolsun inşallah selam duamla
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.