Gramofonunu başucundan ayırmayan.
Vals ve tangoya bayılan.
Balolar da genç kızların en gözde kavalyesi olan.
Bir salon adamıydı.
Bir iğde ağacının kesilmesine üzülen.
Bir tayın ölmesine ağlayan.
Doğayı seven.
Ulu bir çınarın görkemiyle büyülenen.
Bir dalının bile kesilmesine gönlü elvermeyen.
Bu nedenle de.
O yılların teknolojik olanaklarıyla bir binayı yerinden 4. 80 metre kaydırtan.
Bilinçli bir çevreci.
İnsan
sevgisiyle dolu bir askerdi.
Sık sık Sarayburnu’na giderek halkın arasına karışmayı.
Onlarla birlikte müzik dinlemeyi, çok severdi.
O’na Sarı Paşa derlerdi…
Kararlı bir devlet adamı sertliğine.
Cesur asker kişiliğine karşın, özel yaşamında.
Çok duygusaldı.
Belki de küllenmemiş
aşklarıyla.
Geçmişe
özlem duyan.
Sık sık gözleri dolan bir adamdı…
Selanik’teki
çocukluk
aşkını ve Fikriye’yi hiçbir
zaman unutamadı.
B
aşka,
aşklar da yaşadı.
O’na neredeyse dönemin bütün
kadınları âşıktı.
Çünkü, o, Mustafa Kemal
Atatürk’tü.
Dinçer Dayı