13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1112
Okunma
Dağlara kar yağardı
O içine ağlardı
Fay hattına rastlamış
Çöken koca bir dağdı
Ahşap penceresinde
Açar al bir sardunya
Bahar gelirdi güya
Arkası uzunca düş
Hayat yüksekten düşüş
Uzakları tararken mavi gözleri
Bir deri, bir kemik elleri
Sakalıyla selamlar gelenleri
Başıyla yol ederdi
Kaybolur giderdi
Gurbeteydi laneti
On sekizinde kopar kıyameti
Bir kara kilit asar
Bir daha eve sokmaz gurbeti
Bir ömür adar
Yüreğinde bir yama
Kitaba ve kelama
Kurar kağıttan bir dünya
Kalanı boş bir rüya
Aşkın bu postnişini
Tanır dervişini
Babadan kalma konağı
Gariplerin uğrağı
Acıların yumağı
Sardı sarı zamanlar boyunca
Ve son boğumundan kırıldı gonca
Günlerden cumartesi
Asker ve postal sesi
Zaman l980 On üç eylül
Kurudu gül
’Sefer’i çağırın !’ Dedi
Anlattı, karpuz nasıl pişerdi
Önce dudakları titredi
’Kaldırın !’ Dedi
Sefer’in kulağına eğildi
’Sefer bekletme !’ Dedi
Yirmi gün sonra sıra Sefer’indi
Okundu terekesi
Ahşap bir rahle
Bir bakır ibrik
Dantela kılıflı asa
Sardunyalı penceresi
Oturduğu kara bir taş
Ve çok bekletmeyen sırdaş
Gittiler el ele
Ortalıkta velvele
Kitap, kelam
Vesselam
Mahmet amcam
Hayrettin YAZICI