0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
419
Okunma

Edâ-i aşk en kıvâmda fedâ-i canla eryândır
Çün edâ-î can, kıyâmda aşk-ı cânândan ceryândır
Aşktan dört köşe ğarâmda can, onsekizbin veryândır;
Veryânsa bizîm cevyândır; böyle ma’nâ gerek cana..
Can, tüm cihân ki kıyâmda; kimi ayân, kimi nihândır;
Ahseni takvîm kıvâmda kimi, bu ise insândır;
Kimi felekî kıvâmda, kimi melekî olandır;
Kimi hayvan, kimi ecnân’dır, böyle tasnîf gerek cana..
Nebâtât-û cemâdât da bir candır ki hep büncândır;
Gel, gör, bak ki semâvâtta mazhariyetler müncamdır;
Hüzme hüzme hebâbâtta târik sêkıben encâmdır;
Cânanlı bir can, bin candır; çok hayretlik gerek cana...
Onsekizbini de âlâ… Alvetten sümû şihândır;
Birbirin ezmeden hâlâ ğalvetten tümû mihândır;
Olamaz gezmeden şa’lâ; malvetten cümû dihândır;
Hâlvetten çünkü cihândır; yanık olmak gerek cana..
Döne döne can cânâna, fenâ ola; nâ ziyândır;
Ziyân olmadığı maada bahâ bula, heyecândır…!
Erer nice saâdâta; nite’ (!) ola; mardıyândır;
Aşk, yürüyen merdivândır(!); cânâna ref gerek cana..
Aşk var huyumda-suyumda, n’edem? Bu, ne hoş leytândır!
Eh ben, şuyum da-buyum da… demem; diyen kör şeytândır;
Varsa bir-ki söz duyumda, bilmem ne densem de meytândır;
Mahşer de hodri meydândır; fark edilmek gerek cana...
Fark edilen benzer güne, aya, nemce; ışkıyândır;
Ğarkedilen bizler güne, ışkı ile aşkıyândır;
Eh, debreşen diller gene duramayıp, meşkıyândır;
Şakır şakır şakıyandır; gül, gülistan gerek cana..
Bir can, aka baka baka ağarır; ışk yansıyandır
Bu aklık, canı cânâna vardırır; mansıyandır;(!...)
Aklılık, Hakk’lılık ola; aklanmayan dansîyandır;
Aklanansa lânsıyandır; lânsa etmek gerek cana...
Dîle hep nûrî feyz tulû’; yansıyan dîl mürşidândır;
Bulur bu nûr meyîz kulu, lânsıyangil mürîdândır;
Buğş sadradır hebsî, fulû mahsıyan bi-l mahruyândır;
Canını aşkla uyandır; mevtte cânân gerek cana...
En lâmi’ ak levn en kıvâmda bi-t tevhîd-i elvândır;
Yed-î kudret yedi elvân kılmış aktan, bu melvandır;
Süslemiş hem dünyayı da; iç-dış elvânla celvândır;
Ama bu, bize belvândır; tam sınanmak gerek cana...
Gösterir semâda Hudâ bir katreyle, hızâmândır;
Zikren “Allâh” der ol sadâ, “Kork…!” emriyle; hizâmândır;
Hızâm cemâlî; hizâmsa celâlî ki, li-l kızâmândır;
Ad-u semûd her zamândır misâl olsa gerek cana...
Öyle sık hizâmlı ışklar, konmuş ki göğe…!… Berkândır…
Böyle şık hızâmlı ışklar olmuş, görene!… fürkândır
Su ve ışk nizâmlı düşer olmuş; köre ne?! Herkândır
Gözüm heraândır her ândır; çeşm-i giryân gerek cana...
Kırılır ak söz, dil denen katremden benim; kâsirândır
Bazen yedi elvân denen melvan cümbüşüm, nâzirândır
Bazen ma’na merceğiylen bir nuktada, hâzırândır!…
Yakar; sanki ay hazîrandır; yoğun cemre gerek cana..
Işk-i aşk gök kuşağı ki, letâifte tâ zeyyândır;
Olmuştur olacağı ki, olanlar, akla ziyândır;
Salmıştır beşş elvânı ki, melvanda telvîn kıyândır!
İnşallâh, temkîn hıyândır! zamanında gerek cana..
Kılmak içün aşka i’câb, illê edeb hep mevvândır
Olmamalı aşka hicâb bilê edeb, lebb reyyândır;
Ol letâif, aşka mecâb ile hep ebb ğayyândır;
İlelebed lebb ğaymândır; avc-ı dihkân gerek cana...
Dîl tarlası, aşk tarlası; suya doymaz, bir su’dândır
Sulamak gerek ..hâsılı! her bir gâhı da, şatrândır
Bak, göz mataran asılı! Dök de dök!… Bitmez matrândır
Mürşid mürîde mütrândır; hep takviye gerek cana..
Varsa, Hakk’a biraz hubbâ, lubba lubba nift, ıtrândır
Yoksa Hakk’a hubban lubbâ, subba subba zift-katrândır
Akar katran matran sadra dubba dubba, ift-betrândır
Rubba rubba fivt tîr’ândır; aşk tireni gerek cana...
Kaçırma tireni, rayında gider; dîl hızıyla kayandır
Makinist mürşid, vagonda mürîdân Hakk’a ney’ândır
Bir ilâhî tuttururlar, “Seni gerek seni” meyandır
Meyan demi bu, mihyândır; nice çıkmak gerek cana...
Aç, ak ışkını sadrında! Senîn pek ziya lambandır;
Hâl-i enayin, canında hep hevâ ile civândır;
Şemsî şavkını ânında sal da, ışk nedir inandır!
Karanlıktı ne zamândır…! Şavk devşirmek gerek cana..
Yalnız dîline değil ki; hücrâlarına dek yam’andır
Emel Hakk’a aşkla meyl ki, olan hep hâlân yan’andır
Dîlden dîle yap emeyl ki, bilğî sayrın,(!) pek yamandır
Cedelleşmek, pek dumandır; ceddleşmek gerek cana..…
Sanma bu dünyayı gerçek! Dünya, gerçekten ruyandır
Bu, ölürken bilinecek!…kendini şimdiden uyandır
Uyananlar sevinecek; uyanan Hakk’a uyandır
Uyup uyup, aşka doyandır; çünki tokluk gerek cana..
Aşk, bir dîle uğrasın da, gör!… Dîl-el rân, velvîrandır
Yakar dîlin tuğrasında gör ne varsa ve-s seğrandır (!…)
Hep bellidir tuğlasında dîl divârının; dill, meğrandır
Hakk’tan gayriden şeğrândır; yalnız onu gerek cana..
Aşkın kara sevdâsında dil-û dîl, vettilvîrandır
Vettilvîran edâsında aklı biraz att-ı rândır(!)
Bu serhûşluk arasında, canı cânâna kayd-ı rândır(!)
Ondan sonra hep bayramdır… Tebrîk etmek gerek cana..
Nice nâr var firâkında; asıl, en çok o yakandır
Ki, cehennem mazharında tecellî olan mekândır
Sakarı ondan vardır da, yakarken pek secrândır
Çün ehline nâ mecrândır; dokunmamak gerek cana..
Madem nâr, her hâlûkârda var.. Nâr-î sevdâ, ihsândır
Yanmasın cehennem nârda; çün yanacak, bir insândır
İnsanız madem herhalde, sevelim. Bu, ne isyândır?
Sevmemek, nice nisyândır.., Hatırlatmak gerek cana..
Aşkta nisyan olur mu ha be insan?! Bu, ne nisyândır?!
Bu nisyan, bir insanda ha…?! Bu, insanda en pis yandır!
Seven sevene âlem… Tâ şemsten mâha kisyândır
Bir, aşk hâlinde risyândır. Hep aşk hâli gerek cana..
Gel, gir, bak, sevdâ bağına; bağda olmak, üzüm olmandır
“Yevme izin” üzüm bağına(!) girmeğe yüzün olmandır
Nice nimetler hep cennette imiş; orada gözün olmandır;
Sevmeğe sözün olmandır; ahdi mîsâk gerek cana..
Nisyân etme semâları! Manzara, civâr-î cinândır
Görmezsin sen nemâları; nâmiye, ehl-î kinândır
Nemâlarda temâları dinle! Ranâ-î rinândır
Runnî birr kudd-sall, anân’dır!… Hâl-î annâyân gerek cana..
Bak da bak canım anâna! Görebildiğin cihândır
Kan da kan canım kenâna; kenân, esrâr-ı cânândır
Yan da yan canım cânâna! Cânân, bu canı yakandır
Can, cânâna tenden çıkandır; gayrı, vuslat gerek cana..
Çık da çık canım, cânâna… Huzûr-î cânân, cinândır
Hep cânâna can atana can denir; ağyâr, bî candır!
Can atan, sıçrar cânâna; ona her an, mihrecândır
Sıçramayan, dehrî candır; can attırmak gerek cana..
Savur canını cânâna, canım! Bu ânın, harmandır
‘Yevme izin’ olduğunda, olmaya yüzün olmandır
O gün hep yüz bolluğunda dolunay gibi olmandır
Işkca parlayıp durmandır. O ışk çün aşk gerek cana..
Bugün aşk çün üzz, zârdır da, yaş sebeb-î zühürândır
O gün nice yüz vardır da, hep sirâcan münîrândır
Çün, cânân canâ yârdır da. ondan racân mühürândır
Alışmayan dühürândır; yârla yâranlık gerek cana..
Düş canım, derd-î cânâna; Vuslat-ı cânân dermândır
Bu da, “Dön…!” diye sen cana, tâ cânânından fermândır
Kalmaya can bu cihâna; can, cânânına kirmândır
Gayr-î cânân, cana şermândır; aşkla bermân gerek cana..
Nefs-î âşık, kalmışsa da hayvanlıkta, bir arslandır!
Al onu, gül bahçesinde dolaştır, biraz uslandır
Kondurma ha gül dalına; ara sıra, az yaslandır
Ne de olsa arslandır; alıştırmak gerek cana..
Diken batsın ara sıra; bu hâl ona imtihândır
Sabredemezse o ara, al burnuna gül koklandır
Bir diken, iki kokuya dokundur dur; bu, elfândır
Bak, orman bile bustândır; dolaştırmak gerek cana..
Aslandan bülbül olmaz ha dense bir gülle, yalandır
O da can, ind-î canânda; sevse bülbülle ihvândır
İhvanlık aşkla; aşk başka! Hem de bambaşka bürhândır
Aşksız, gül bile buhrândır; koklatmamak gerek cana..
Biraz orman, biraz bahca; biraz diken-gül tammdır
Gelen, cânândan ya, hoşca gelir; ol can, zü-l şemâmdır
Rîh-î cânân gelir; boşca gelmez; gülbohca tamâmdır
İşte ol can, tamm hümâmdır(!) hemm ihtimâm gerek cana..
Bülbül değil tabi ama onun gibi de hayvandır
Bülbül bile anlamaya gülden; onaysa yabandır
Başla bak alıştırmaya; güle şöyle bir abandır…
Biraz kokuya dadandır… Maya çalmak gerek cana..
Olur mu kokudan maya diye düşünme bir andır
Hem de bal gibi olur ha! Oluşan, tatlı eryândır
Hem de yanar bu kokuyla; yakıp tutuştur veryândır
Buğusu, çeşm-î giryândır; şebnemlenmek gerek cana..
Bu şebnem, Tesnîm’indendir cinânın; gözle fer’ândır(!)
Âşığın teslîmindendir; inanın özle cer’andır!…
Nefs denen mesnimindendir kinânın, közle der’ândır
Şinanın, gözle her’ândır; def-î kinân gerek cana..
Çeşmî giryan ıslatır ha, nefs kütüğünü; şeryândır
Bin kaleme döndürür ha, kütüğün tümünü; beryândır
Yazdırır da yazdırır ha gördüğünü! Çün, ğaryândır
Kalemin ucu deryândır; üryen olmak gerek cana..
Yazar her demde kalemin ucu, beryansa; veryândır
Yanar o demde âlemin ucu veryansa; seryândır
Bu seryân ile gidenin ucu-bucağıysa, meryândır
Yakandan yanana ceryândır; veryandırmak gerek cana..
Bunca canın onca yâri, mevcane câri’ cümândır
Ondan canın bunca zâri, hercânevâri’ dumândır
Aşksa canın onca nâri, cânâna vâri’ kemândır
O nâr, nûrdur her zemândır; tutuşturmak gerek cana..
Olmasa aşk-rahm arslanda, yavrusunu da yutandır
Edebse, semer aslında; aslansa da söz tutandır
O dem odun çek sırtında; eşeği dahi utandır
Varacağın gâh, sultândır; sultâniye(!) gerek cana..
Değilse sulta bu cana o canım aşk; hep buhrândır
Meded kıl yâ Rabbî cana! Bî aşk, bu cana uhrândır
Gelmişse bâbından bana aşkın, bu cana fürhândır
Sekiz cinâna bürhândır; salıvermek gerek cana..
Bazı canlar, aşksızdır ki, o serkeş-hâbis sevmândır
Bazı canlar, aşklıdır ki, o, pîr-î bâhis Selmân’dır
Bazısı da sultandır ki, canlar içinde senmândır
Ki, canlara süleymândır; dili bilmek gerek cana..
Dil, ortak dil ki, aşk dili; köz ata öze, taleyândır
Sözce russ, özce erab ki eytaletten ettaliyyândır
Bu dili bil ki, sevgili söz ata; öze haleyândır!…
Sevgili, aşk-î dîldir ki, üzz tuta öze, galeyândır;
Lüzz tuta öze, veleyândır; lüzzden sözlük gerek cana..…
Özlük kâinat imiş de, neler bilmiş?!… Çöz, beyândır
Sözlük mâhiyet imiş de neler demiş?!… Söz, nihândır
Gözlük mavfiyet imiş de neler görmüş?!… Ggöz, seyhândır
Kimler ermiş?!… Öz ceyşândır; közden cevşân gerek cana..
Ateşten gömlek misali bilinir; nihân, kinândır!
Yûsuf’dan giyindik(!…) misali giyilir; mekan, kenândır
Topraktan çömlek misali pişirilir can, dinândır!
Cânâna arz-ı can, cinândır; sekiz cinân gerek cana..
Esse bâd-î samm canımda, kenân-ı aşktan bir ândır
Kesse hebbi hem ânında, rinân-ı maşktan viğrândır
Sesse, şebb-û tamaında tamâmı, akstan mervândır
Samâmı, nakstan bervândır; tamâm-ı üzn gerek cana..
Eser bâd-î aşk üstüme, güründen, bir nihândır
Bazen az, bazen tütsüme türünden bir rîhandır;
Gelir inşâAllâh büstüme müründen; birr-î hanndır
Üründen sirrî manndır; hep hann-û mann gerek cana..
Gelse bir rîh bin ummana, bini Arş’a dek mevcândır
Gelir şeğtan dahi îmâna; çün aşk, sebeb-î selvândır
Cemâdât da döner cana; her zerre, o dem mercândır
Fevc fevc, yığın yığın candır; her andır aşk gerek cana..
Bunca canın kimi muhya, kimi bî aşktan mevtândır
Kimi esir, kimi kahya; kimi bi-l aşktan mestândır
Dem-î te’sîr bu dem mahya; beşş tür kalemden destândır
Makaleyse, gülistândır; gül-û bülbül gerek cana..
Gerektir cana, cihâna; bu süs, cennet-î adnândır
Cehennem tutuşup yana; en çok nâr firâkındandır
Bu te’vîldir anlayana; nâr nûrun ırâkındandır
Iraklığı ba’datındandır; yakîn çün aşk gerek cana..
Ba’dat, ıraklıktır ma’nâda; aşk ile hep zıddıyândır
Değerse ki, aşk bir anda zehri bile tatlıyandır
Aksetse ışkı bir anda, zifr-û leyli de aklıyandır
Leşi bile paklıyandır; temyîz kılmak gerek cana..
Aşka ba’dat yakındır da, Ba’data aşk bâidândır
Başka ba’dat aşka ba’dat kadar ba’dat değil, ahândır
Aşk, derviştir bâb-ı Hakk’da; çün âşıka hâdiyândır
Âşık o dem şâdiyândır; şâd-û mann’lık gerek cana..
Aşksız kul hep konuşur da, konuştuğu maleyândır
Aşklı kul bir konuşur da, konuştuğu galeyândır
O dem bir hâl oluşur da, sadırlara melevândır,
Hazırlara elamândır; hazırlanmak gerek cana..
Bir an düşme gaflete ha aşk-ı cânândan! Hicrândır
Sev Hakk’ı, er devlete ha! Bu iş, senin hûş icrândır
Kâlb, rûh, sır, hâfi ve ahfa her hâl-û kârda mecrândır
Aşk-û sevdâsı, micrândır; icarlamak gerek cana..
Ver ücretini, icarla! Ücret, nefs-î emmârandır
Belli bir zaman sonra da ücret, nefs-î levvâmandır
Durdukça da ol mecrada; o, nefsi mutmainnandır
Sonunda da râdiyandır; ki mardiya gerek cana..
Enfes olur nefs o anda; o nefs, mansûb-î sultândır
“Bir el yağda, bir el balda” misali yağ-bal tutandır
Kaybolduysa emmârada, hükümsüzdür-bâtılcandır
Sultâniye, tatlı candır; hep o makam gerek cana..
Hey canım kardeşim, bak ha! Canlar, cânâna seyrandır
Aldanma bu dünyaya ha! Kurdlu, murtlu bir ayrandır
Nice beşer, ne hayret ha, böyle birine hayrandır..!
O, üç günlük bayramdır; oynatmamak gerek cana..
Nefs, kendini uyutma ha! Bu dünya, senin belândır
Hilelerini yutma ha! Eh bura, senin helândır
Çıkmadan evvel yunur ha! Belâ melâ, dem-î cilândır
Pislik gâhtan mislik gâha doğru gitmek gerek cana..
ALİ! senin bu arada helâdan çıkma sırandır
Tâ ki, postundan dostuna gitmendir; ol dost, Mevlâ’ndır
Geride koyduğun, onca mal-çoluk-çocuk, leylândır
İlk duyduğun ses, selândır; uçmuş olmak gerek cana..
ALİ MEHMET TÜRKOĞLU
5.0
100% (2)