2
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
1005
Okunma

Kozasından başını çıkarırken kadın
Kelebek kanatlarıyla uçmayı öğreniyordu
Bir seher vaktinin kızıllığı saran gülüşünde
Soldurmamak için hikăyenin yazılarını
Tirnaklarıyla işliyordu kayalara hăbire z’amandan ç’alarak
Nakkaşlar duvarlara aşkı resmetmemişti henüz
Dilimde aşk sana benzer nağmesi
Dudaklarımda ezgisi yarım kalmış , boynunu bükmüş mutluluk
Başını bağlamaya dolunay kadar zaman kaldı yeminimizin
Herşey eskiyor
Azalıyor
Yitiyor gibi
Ben ise her an çoğalarak koşuyorum sana
Her saniye çiçeği burnunda öpücük konduruyorum avuç içlerine
Ergen aşk sözcüklerimle ve imlâ hatalarımla
Kabul buyur sevgilim Çin seddiini aşan şiirimi
Say ki gemi güvertesinde demini almaya gün’eşini bekliyor
Gün ola
Hayrola
....
Kırk bir kez hatim etti saçlarım ellerini
Kırk birinci meridyenden seslendim ismini
Kulağıma ezberlettim kırk bir kez sesinin şefkâtini
Kırk birinci paralelde yetmiş vakit semaha durdu hörgüçlü sevgi kuşları
Kırık bir kalaylı güğümün karnını deştim yüzyıllık kılıçla
Tıka basa doldurdum kükreyen özlemin notalarını tek tek
Kırk bir kez kırkladım odun ateşinde yedi renkli suyu
Tas tas içtikçe gerçek aşkla yandım
Gökkuşağına kavuştu burnumun sızlayan direği
Hasretin yedi veren korunda yedi iklim yundum
Rüzgârının ellerinden dört mevsim kokular süründüm
Kırk bir kez tütsüledim kalbinin en tenha köşesini
Ebruli nazar boncukları işledim kaburga kemiklerinden göğüs kafesime
Sevimli bir tırtılı öğutledim kırk bir kez
Sana kimseler görmeden
Masmavi yedi renkli sevdalar uçursun diye
Kırk bir derecenin gölgesinde
Yorgun bir ağacın gövdesinde
Bulutları gözlerime indirdim mehter marşı eşliğinde
Eğer
Kırk bir kez öpmezsen yüzümdeki acılardan
Gamzelerim sulu sepken bir yağmura tutulacak
Üzerime örttüğün pembiş çiçekler bedenimden ayrılacak
Sensizliğimi yosun tutmuş bir avuç toprak doyuracak..
nagihan