10
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
869
Okunma

Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan
Hayat hikayesinin 43.bölümü
mesafelerden öte
bu yolculuk mesafelerin en uzağını içeriyor
bir tanımlama gerektiriyor yolculuğun seyri
insanı kabından ve kalıbından çıkarıyor
insan fıtratının en büyük potansiyeli gerçekleşiyor
en geniş kapsamı açılıyor
çekirdek kırılıyor
insan, beşeriyet kabuğunu yırtıyor
arza dönük yüzünü semaya çeviriyor
gece yürüyüşü,
insanı arzdan uzaklaştırıp
semaya yakın eylerken
ışığın ve renklerin karmaşasından uzakta
yalın ve yalnız bir derinleşmeye çağırıyor
gecenin izin verdiği ölçüde,
dünyanın öbür yüzüne yönelik
semavi ve deruni bir yakınlaşma yolculuğu
gece yürüyüşü
gündüzleri gözden kaybolup,
geceleri nice yıldızlar arasından başını uzatıp
dünyanın öbür yüzünden haber veren kandilimiz
sessiz sedasız
içimize çekildiğimiz her gece
derunumuza yanaşıyor
gönüllerimizin yoldaşı
dünyayı ardına alıp
her gece halden hale yuvarlanıp
değişiyor, dönüşüyor, büyüyor
arza bağlı bir semalı gibi
semalarımızı dolaşıyor
hicretten bir buçuk sene önce
recep ayının 27. gecesi
bu gece peygamber efendimizin
en büyük mucizesi
isra ve mirac hadisesi gerçekleşti
bu gece cebrail (a.s.) geldi
resul-i zişan efendimizi
mescid-i haram’dan alıp burak ile
mescid-i aksa’ya götürdü
oradan …Cenab-ı Hakkın kudretine delalet eden
gökyüzündeki harika icraat
ayet ve alametlerin birer birer gösterilmesi için
semavata çıkarıldı
sema tabakalarında bulunan
bütün peygamberlerle görüştürüldü
oradan da imkan ve vücub ortasında
kab-ı kavseyn ile işaret olunan makama çıktı
kendilerine bir çok acayip ve garip şeyler
temaşa ettirildi
bilemeyeceğimiz, anlayamayacağımız bir şekilde
mekandan münezzeh olan Cenab-ı Hakkın
bizzat kelamını işitti
Cemal-i Pakını müşahede etti
aynı gece hane-i saadetine geldi
Cenab-ı Hak, sevgili resulünün zatıyla ilgili
kur’an-ı azimüşşan’ında bu mucizesini
bize şöyle haber verdi
‘ayetlerimizden bir kısmını ona göstermek için
kulunu bir gece mescid-i haramdan alıp,
çevresini mübarek kıldığımız mescid-i aksa’ya
seyahat ettiren Allah,
her türlü noksandan münezzehtir
şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten
her şeyi hakkıyla görendir…’
isra ve mirac mucizesi,
zaman ve zemin kayıtlarının dışında
mülk ve melekuta dair sırlarla dolu
resul-i kibriya efendimizin
muazzam bir mucizesi olduğundan,
müteaddid tariklerle güzide sahabiler tarafından
peygamberimiz (s.a.v.)’den nakledilmiştir
bu rivayetlerine göre
resul-i kibriya efendimiz, bir gece
ka’be-i muazzama’nın hatim kısmında yatarken
hazret-i cebrail gelip göğsünü yardı
kalbini zemzem suyu ile yıkadı
içine hikmet doldurup eski haline koydu
sonra beyaz bir binit (Burak) getirildi
habib-i kibriya efendimiz, ona bindirildi
cibril’in (a.s.) refakatinde yol aldılar
burak, adımını
gözün erişebileceği yerin ilerisine atıyordu
resûl-i ekrem efendimiz, cibril (a.s) ile birlikte
beyt-i makdis’e vardı.
bütün peygamberlerin toplanmış olduğunu gördü orada
onlara imam oldu
birlikte namaz kıldı
peygamber Efendimize
birinde süt,
birinde şerbet
diğerinde ise su bulunan
üç bardak takdim edildi
takdim esnasında eğer suyu alırsa
kendisi de ümmeti de ihtiyaçsız ve kanaatkar olur
şerbeti alırsa
kendisi de ümmeti de mahrumiyete duçar olur
şayet sütü alırsa
kendisi de ümmeti de doğruyu bulur. diye
bir ses işitti
resul-i ekrem, süt bardağını alıp içti
bununun üzerine cebrail,
ya Muhammed
sen, fitri ve tabii olanı seçtin
sen de ümmetin de doğru yola iletildiniz
beytü’l-makdis’de yüksek makamlara çıkmak için
mir’ac merdiveni kuruldu
peygamber efendimiz bu merdivene
cebrail (a.s.) ile birlikte bindirildi
birlikte yükseldiler...
nihayet dünya semasına vardılar
hz. cebrail gök kapısını çaldı
kim o… denildi
cibril’im.
yanındaki kim.
muhammed
ona gelsin diye haber gönderildi mi
evet, gönderildi.
bundan sonra gök kapısı açıldı
dünya semasının üstüne çıktılar
resul-i ekrem efendimiz orada oturan bir zat gördü
sağ ve sol yanında bir takım karaltılar vardı
sağına bakınca gülüyor, soluna bakınca ağlıyordu
resul-i ekrem efendimize
hoş geldin, safa geldin salih peygamber, salih oğul
peygamber efendimiz, cebrail’e
bu kim diye sordu.
hz. cebrail şu cevabı verdi
bu senin baban adem’dir
şu sağındaki, solundaki karaltılar da
çocuklarının ruhlarıdır
sağındakiler cennetlik,
solundakiler cehennemlik olanlardır
sağına bakınca güler
soluna bakınca ağlar
buradan ikinci semaya yükseldiler
gök kapısı açıldı ve resul-i kibriya efendimiz, orada
hz. yahya ve hz. isa (a.s.) ile karşılaştı
hz. vebrail, bu gördüklerin yahya ve isa’dır
onlara selam ver.
selamlaştılar ve onlar peygamber efendimize
hoş geldin, safa geldin salih peygamber, salih kardeş dediler
bundan sonra resul-i kibriya efendimiz cebrail ile birlikte
aynı minval üzere
üçüncü katta hz. yusuf
dördüncü katta hz. idris,
beşinci katta hz. harun,
altıncı katta hz. musa
yedinci katta da hz. ibrahim (a.s.) ile görüştü
onların hepsi de kendisine
hoş geldin"de bulundular
miracını kutladılar
cebrail (a.s.), yedinci kat semadan
resul-i ekrem efendimizi alıp yükseklere çıkardı
sonra habib-i kibriya’nın karşısına
sidre-i münteha sahası açıldı
cebrail (a.s.),
işte, bu sidre-i münteha’dır.
ben, buradan bir parmak ucu ileri geçemem
yanar kül olurum
oradan ileriye tek adım atmadı
eesul-i ekrem efendimiz
sidre-i münteha’dan dört nehirin aktığını gördü
peygamber efendimiz, burada cebrail’i (a.s.)
bir kere daha asli şekli ve suretinde gördü
daha önce de kendilerine risalet vazifesi verildiği sırada
onu mekke’nin ciyad mevkiinde görmüştü
ufku kaplayan haşmetli kanatlarıyla
resul-i kibriya efendimiz daha sonra
yanında cebrail (a.s.) olmadığı halde
imkan ve vücub ortasında
kab-ı kavseyn ile işaret olunan makama vardı
bundan sonra mekandan münezzeh
Zat-ı Zü’l-Celalin sohbeti
ve Cemaliyle müşerref oldu
mevlid yazarı merhum süleyman çelebi
gayet nezih bir tarzda o anı şöyle tasvir eder
‘söyleşirken cebrail ile kelam
geldi refref önüne virdi selam
aldı olşah-ı cihanı ol zaman
sidre’den götürdü vü gitdi heman…’
resul-i ekrem efendimiz, mirac gecesinde
bir çok ilahi tecellilere
hitap ve iltifatlara mazhar kılındı
erkan-ı imaniyenin hakikatlerini göz ile gördü
melaikeyi, cenneti, ahireti
hatta Zat-ı Zü’l-Celal’i müşahede etti
miraçta her gün beş vakitte namaz kılınması emredildi
Cenab-ı Hak şöyle buyurdu
‘ya muhammed, benim katımda, hüküm değişmez
onlar, her gece ve gündüzde beşvakit namazdır
her namaz için de on ecir vardır ki,
bu da elli namaz eder.’
böylece, beş vakit namaz farz kılındı
resul-i kibriya efendimiz tarafından
mirac gecesinin cin ve inse bir hediyesi oldu
imkan ile vücub ortasında
kab-ı kavseyn ile işaret olunan makama giren
mekandan münezzeh olan Cenab-ı Hakkın kelamına
rü’yetine mazhar olan resul-i kibriya efendimiz
aynı gece hane-i saadetine getirildi
sabahleyin miracını
ve o ulvi seyahat esnasında gördüklerini
kureyş’e haber verip anlatmak istedi
ancak, amcası ebu talib’in kızı ümmühani
elbisesine yapışarak
ya resulallah
sakın bunu halka anlatma, seni yalanlarlar ve seni üzerler
peygamberimiz (s.a.v.),
vallahi… ben onu anlatacağım.
halkın yanına varıp mirac’ı haber verdi
kureyşliler şaşırdılar,
ya muhammed.
buna delilin ne
biz bunun bir benzerini daha şimdiye kadar işitmedik
resul-i ekrem efendimiz şunları anlattı
delilim şudur ki,
filan oğullarının devesine filan vadide
filan yerde rastladım
develerini kaçırmış arıyorlardı
onları develerine doğru kılavuzladım
ve ben şam’a yöneldim
sonra dönüşümde dabhanan’a geldiğimde
filan oğullarının kafilesine rastladım
halkı uyuyordu.
onlara ait, üstü örtülü su kabının örtüsünü açıp
içindeki suyu içtim.
yine eskisi gibi üzerini örttüm
başka bir delilim de şudur
sizlere ait bir kafileye ten’im yokuşunda rastladım
önde karamtırak bir deve vardı
üzerinde birisi siyah,
öbürü alaca renkli iki çuval bulunuyordu
halk merak içinde ve süratle seniyye mevkiine çıktı
bir müddet sonra kafile çıkageldi
peygamber efendimizin haber verdiği gibi
önünde karamtırak deve vardı
gelen diğer kafileye su dolu kaplarını sordular
onlar, su doldurup, üzerini örttüklerini söylediler
su kabına baktılar
üzeri kendilerinin örttüğü gibi örtülü idi
ama içinde su yoktu
müşrikler şaşırdılar,
ve tıpkı dediği gibiymiş dediler.
müşrikler, peygamberimiz (s.a.v.)’in haber verdiği
diğer haberleri de araştırdılar
ve aynen söylediği gibi buldular
buna rağmen iman edip peygamberimiz (s.a.v.)’in
davasını tasdik etmediler
isra ve mirac mucizesini
kabul etmemekte direnen kureyşli müşrikler
deve ile mekke’den şam’a gidiş bir ay
dönüş de bir ay sürer
muhammed, oraya bir gecede
nasıl gidip mekke’ye döner
içlerinden o taraflara seyahat etmiş
mescid-i aksa’yı görmüş olanlar
peygamber efendimize gelerek
mescid-i aksa’yı bize tarif edebilir misin
diye sordular
resulullah efendimiz
gittim, tarif edebilirim.
bundan sonrasını efendimiz şöyle anlatır
onların, yalanlamalarından ve suallerinden pek çok sıkıldım.
hatta, o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim
derken, Cenab-ı Hak, birden
beytü’l makdis’i bana gösterdi
ben de ona bakarak
her şeyi birer birer tarif ettim.
hatta bana,
beytü’l-makdisin kaç kapısı var diye sormuşlardı
halbuki, ben onun kapılarını saymamıştım
beytü’l-makdis karşımda görününce,
ona bakmaya ve kapılarını birer birer saymaya
ve bildirmeye başladım.
bunun üzerine müşrikler
vallahi, tastamam ve doğru tarif ettin…dediler
buna rağmen yine iman etmediler
mekke halkı arasında gönülleri islama ısınıvermiş,
fakat mirac haberiyle
birden şaşırıp kalan kimseler de vardı
bunlar bu haberi duyar duymaz derhal
hz. ebu bekir’e koştular
ya eba bekir
arkadaşının işinden haberin var mı
o, bu gece beytü’l-makdise gittiğini
orada namaz kılıp
mekke’ye döndüğünü söyledi
hz. ebu bekir,
siz bunları ondan mı duydunuz
evet..aynen ondan duyduk
hz. ebu bekir
vallahi …o söylediyse,
şeksiz şüphesiz doğrudur
siz buna hiç şaşırmayın
sonra da
kalkıp doğruca
resul-i kibriya efendimizin yanına gitti.
ya resulallah
sen, şu halka bu gece
beytü’l-makdis’e gittiğini söyledin mi
peygamberimiz (s.a.v.)
evet…
ebu Bekir,
doğru söylüyorsun
senin Allah’ın resulü olduğuna şehadet ederim
bunun üzerine peygamber efendimiz de
ya eba bekir, sen zaten sıddıksın buyurdu
ve, o günden itibaren hz. ebu bekir,
sıddık diye anıldı
sıddık, şeksiz, şüphesiz doğrulayan manasınaydı
miraç ,
arzlı birinin semavi yolculuğudur
cismen dünya toprağını yurt edinmiş
ruhen, aklen semaları aşan bir insanın yolculuğu
dünyada ama dünyadan olmayan birinin
kendi sınırsızlığını ilan edişidir
miraç,
tıpkı toprağa gömülmüş bir tohumun
toprağın içinde kalmaya değil
toprağı aşmaya programlı olması gibi
ademoğlu adına bir patlayıştır
bir sınırsızlık ilanıdır
bir külli filizlenmedir
nasıl gece ehline
ötelerden haber veriliyorsa
bizden biri de,
katran bağlamış,
gaflet bulutlarıyla kararmış dünyeviliğimizin gecesine
ötelerden vahiy nuru yansıtarak
bizi bizden ötelere çağırışıdır miraç
gecelerimizi aydınlatan
nefsimize aydınlık ayetler taşıyan
resul-ü ekrem de
her gece yürüyüşünü adımlıyor içimizde
miraç ve ay yarılması yeniden harmanlanıyor
birbiri içine doğru açılıyor
birine diğerinden bakılıyor
derin manalı çağrışımlarla
gece yolcusu
sema-yı risaletin ,kamer-i müniri
mirac yolcusu, gece yürüyüşçüsü
risalet göğünün parlak ayı
mi’rac yolcusu kuldur, beşerdir
yüzü semaya dönüktür
yerin çekim alanından kurtulmuş
arza bağlılığını kırmış
arşın teveccühüne yanaşmış
semavata asılı mahbubiyet makamıdır
muhammed mustafanın (asm) miracı
kab-ı kavseyn
resul-ü ekrem (asm)
birbirine hem değen, hem değmeyen
ne bir olan,
ne de ayrı kalan iki yanın
ubudiyet ve nübüvvet kanadıdır
zat-ı ahmediye’nin (asm) yolculuğu
o vahiy elçisi
Haktan halka doğru gelmiş
halktan Halka olan iki türlü elçidir
yukarıdan aşağıya
aşağıdan yukarıya doğru
yolculuğun elçisidir
ilahi bir lütuf ki
bir tarafta miraç
diğer tarafta şakk-ı kamer
kab-ı kavseyn
hasılı,
risalet semasının kamer-i müniri
nefsimizin gecelerinde hala
devem ediyor göklü yürüyüşüne
redfe
5.0
100% (19)