7
Yorum
41
Beğeni
0,0
Puan
2698
Okunma
Bir ben yokum senden içeru...
etrafıma baktıkça
oğlum diyorum, haline şükret
bir ayrılığı bile olmayan onca insan var
ay ışıdığında
öfke kabardığında
mutlak gecenin şavkından
mutlak bir kavganın yumruğundandır
bak gülüşümün burnu kanıyor
sesimin dudakları kendi yalnızlığını eşeleyip duruyor
doğrusu kırgınlıklar bile beş para etmiyor artık
umutkan değilsin biliyorum
sen yine de unut gitsin kanepenin sensizliğini
terliklerin komik komik yalpalayışını
hem zaten çok ciddiyetsiz
ikinci el bir ayrılık bu
hurdacıya versen, plastik mandal bile vermez karşılığında
hayret bu şehirde kasvetinde yok
havaya yine neşe saçmış olacak, şu çılgın zabıtalar
sanki açtığın bir yara varda
kabuk tutmadım diye
meydanlarda protesto eden halkın arasına da karışmamışsın
zaten haber bültenleri, şarkılarda senden bahsetmiyor
işe diye çıkıp da sana gelesimde hiç yok
biraz halsizim hepsi bu, özlemeyince geçiyor
bir de, yüzünün balkonundaki sardunyalar
-kokmayınca deli deli
dakika tutuyorum
ne oluyorsa 61. Saniye de oluyor
fiyonklu bir bisiklet geçiyor, kırmızı değil
aynasında da sen yoksun
ayaklarımda pedallere yetişememe kaygısı
bacak kısalığımdan kalma bir panik atak olsa gerek
zaten bu sıra önümden ne geçse sana benzemiyor
neye yetişemesem, soluk soluğa kalmıyorum nefesinde
sokağın solunda sen kaybolmuyorsun
inan küt böreği olsan, acıkmam sana
ağaç olsan ormanının kapısından geçmem
gök olsan kanatlanmam
toprak olsan yer çekimiyle acımasızca savaşırım
hem artık, kendime yeni bir halk edindim
yeni bir şehir
yeni bir ülke
yeni bir dünya
-sana benzemezler imparatorluğu bu
en azından musmutsuz değilim
kendi fikrime saygı duymalıyım, terkolundum sana
işte bu yüzden
hep birazdan geçiyor, bir sürü fiyonklu bisiklet
evet kırmızı değiller, sürücüleri de sana hiç benzemiyor
hem onlar henüz çiçeği burnumda birer portakal
birer anne fesleğen
birer sukulent abla
perdelerimi diyorum
giderken çekmeyi unutmuşsun, millet ne der sonra
içerimde saçların çok dağınık
pijamandan kedinin bıyıkları sarkmış
gülüşün masanın üstünde tam otuziki diş
komik şeyler gibi saçılmışız etrafa
gülüşlerden yastıklar
kahkahalardan battaniyeler örülmüşüz
sevişin saçlarımda duruyor, bilmem kaç milyonuncu kez
hadi çek şu perdeyi
kimseler görmesin
-gö(n)lümdeki şavkını
sırayla koşmuyoruz
hep ikinciyim
ve birinci yine ortalarda yok
bakiyesi sıfır bir kredi kartı kadar mağlubum
senin şu hayat dediğin külüstüre
sakarlığım mevsimsel biliyorum
yokluğunun üstüne kahve dökmüş yine
bu leke seneye de çıkmaz diyor ulu temizleyici
biliyorsun sıfırın değeri sağ tarafta katlanıyor
solumda yoksun...
önceleri gelgitler yaşıyordum
nedendir bilinmez, şimdilerde ise
gelgitmeler yaşıyorum
-sayıma gerek yok diyor kütüphane müdürü
olsun diyorum abaküs gibi yerimde saymalıyım
durmadan kendi ritmine bozuk atıyor kalbim
ölünecek bunca şeye inat diyorum
-soluma geç...