1
Yorum
13
Beğeni
4,7
Puan
559
Okunma
yalnızlığı alıp yanıma
uykuları adımlardım geceleri
bilirdim ve avuturdum kendimi
yalnızlığı alıp yanıma
adımlardım uykuların
unutulmuş şehirlerini
kimsesizlik tenha bir soluk
gözlerinse gökyüzü...
yıldızlar kayardı karasında
tütün ve kitap kokardı ellerim
umutsuz yazgılara hançer çeken
yaşlı bir sahaftan ödünç alınmış gençliğim
gençliğim... biraz kül tadı, harlanmış sabah ayazı biraz
ne kadar yaşasam o kadar ertelenmiş hiçliğim
işte bu yüzden tükenmeyen yollaradır hasretim
yeter mi ömrüm yazmaya bu şiiri
anlatsaydım sussaydın durgun sular gibi dinleseydin
ürkek telaşlı sonra yorgun kuşlar uçsaydı gurbetimize
ilk çiğnediğim lokma, gürbüz yazların ilk sıcaklığıydın
o yoksul sokaklara anlatırdım seni
anlatırdım yıkılmış evlerin sessizliğine
saçlarına sığınmış ıhlamur serinliğine
o kadim sevdaların hasret izlerine
saksıda çiçek, ateşte köz...isyanda küfür...
sırılsıklam yaşam olurdun çaresizliğime
kaybettiğim neydi benim sarhoş gölgemden başka
yorgun yokuslarin suskun geceleriyle söylesirdim
düşlere dokunurdum mahcup...
zamanın bitimsiz söylencelerinde bir başıma
bir başıma akbeyaz kefenlere haraç verirdim hüznümü
hüznümüz... acılardan damıttığımız öfkeli iksir
ol devranın yüreğindeki suskun kiyamet
kaç kere yandık senin poyraz fırtınası cehenneminde
ne zaman dokunsa nisan gölgesi çiçeklerin kokusuna
ne zaman bir çığlık kanatsa sessizliğimi
yasak bir ülkede mahpus kalırdı yüreğim
şimdi kal gitme dediğim kaç yaşam savruldu yokluğa
yaşamak şimdi netameli, sorguda ilk vurulası
yaşamak şimdi meçhul vurgunların ilk faili
ah yaşamak! benim neşter kesiği dilimin paslı zinciri
çığ düşmüş umutların güz nefesi
kaç yüreğin yarasına pusu kurdun
hangi darağacının son sözleri tanımlar şimdi seni
Latif Köybaş
5.0
86% (6)
3.0
14% (1)