2
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
560
Okunma
Sen yoksulluğu bir kuşa benzettin
ağzında çiğnenmemiş göc damlasıyla
her güne bir ağıt sayıkladın
gözlerinde yorgun kayıplarla
kanatlarını kırdılar gözyaşlarının
mendil çürüğü taze oğul kokularında.
İşte bu cinnet sığınağı
sevdasına eşkıyaların yürüdüğü dağlar
Kalan kim, gidenler nereye söyle!
Geceler saklayacak şimdi seni
gül goncası düşleriyle.
Ne varsa sökülsün talan yağmurlarından
Islandığın son yerde bıraktın uzaklaşan yakınlıkları
Bakışın son iklimim oldu, yağmur damlalarında
Elleri sabır çatlağı bir ana
Yüreği saklı fırtınaların nişangâhı bir baba
Sonra sen... kimliği kayıp suskunluğum
Düşleriyle seraplarda
Hani bu iklim uçurtmalara gebeydi
Söz aldığımız bulutlar
Umutlarımızın ak geliniydi
Güvercin renkli bir sevdaya sözleyecektik kaçak geceleri
Heyelan rengi acılar kaldı yarınlara
Poyraz akşamlı, katığı yitik sofralarla
Kan rengi bir hasret sarhoşluğumuz
Ellerimizde hüzün kelepçeleri
Yürüyoruz, bir çarığın
firar yırtığı uslanmaz adımlarıyla
Sayfaları isyan fermanlı
sözcükleri tutuklu kitaplarla
Cikip gitmek sessizce bir yanginin izinde
adimlarin kül birakmali gecenin gölgesine.
Latif Köybaş
5.0
100% (4)