10
Yorum
42
Beğeni
0,0
Puan
867
Okunma

Alfred Nobele ithaf olunur TNT VE DUMANSIZ BARUTUN MÜSTAKBEL BABASI
Alfred Nobel’in 20 farklı ülkede kurduğu 100’e yakın şirketi de büyük kazançlar elde ediyordu. Bu şirketlerin birçoğu, silah ve patlayıcı üzerine kurulan şirketler olarak biliniyordu. Birçok ülkenin silah ve patlayıcı ihtiyacı, Alfred Nobel’in kurduğu şirketler tarafından sağlandı.
burdan kazandığı servetle nobel vakfını kurdurdu 350 ye yakın silah ve patlayıcı , barut patentinin telif gelirleri buraya akıyor
günümüzde bile toprakta gömülü duran milyonlarca mayından akan kan kol bacak ve canlarda buraya akıyor en çok zarar gören yine çocuklar
BU VAKIF DÜNYAYA BARIŞ ÖDÜLÜ VERİYOR
Nasıl bir çelişkidir ki;
Masumlar ölür,
Katiller ödül alır
Ve O ödülün adı
Barış olur…
Her şafak atışında medeniyetin ufkunda
Güneş daha fazla yakıyor,
Yağmur daha çok ıslatıyor çıplak bedenleri.
Bu gördükleriniz;
Atlas perdelerinizi koruyan panjurlar değil,
Yarı ölü iskeletler,
Anladığınız medeniyetin canlı çöpleri…
Ve çocuklar; yarı aç yalınayak,
Üzerlerinde paçavralar.
Suya küskün yüzleri,
Masum gözlere yuvalanmış ateş,
Nasırlanmış küçük yürekleri
Ellerinde sopa, ellerinde taş
Tek bildikleri oyun,
Yaşamak için savaş…
Ya sizin bildikleriniz;
Hangi bomba hangi şiddette yıkar bir evi,
Ya da nasıl yok eder şehirleri,
Ve içinde büyüyen yaşamı?
Yüreklere ekilen nefret tohumları
Hangi şiddette düşman eder iki kardeşi?
İyi bilirsiniz
Yalanla zehirlemeyi
İnsan hakları diye çığlık atan sahtekârlar
O çığlık bir gün sizi de sarmayacak mı?
Yetsin! Yetmeli artık…
Durun biraz!
Nedir bu kalabalık, bu laf kalabalığı
Soluklanın biraz, bir nefes verin
Dağıtın düşüncelerinizdeki karabulutları
Bir bakın, bir bakın etrafınıza
İnsanlığa bunu yapmaya ne hakkınız var…
Kirli hayallerin aleti aptal makineler
Boşalan zemberek yay gibisiniz
Beyninizde mi boş sizin
Kör, sağır, hissiz
Etrafı ateşe vermektesiniz,
Haberiniz var mı siz kimsiniz?
Nereden geldiniz?
Ne o? Utanıyor musunuz ikiyüzlülüğünüzden?
Yüzünüzün kızarması
Daha kötüsünü beceremediğinizden mi?
Hadi biraz da ağlayın şimdi…
İki damla gözyaşıyla affetmek için kendinizi
Nasılsa yeni günde yenilenir her şey…
Öyle mi!
Bir gün o gözyaşı denizinde boğulmayacak mısınız?
Barış istiyorum diyor bir ihtiyar bunak
Salyalarını etrafa saçarak
Be hey gafil! Bulunduğun yere bir bak
Durduğun yer kanlı sunak
Zeytin dalından uçurulan gümüş renkli güvercinler
Kanatlarında acı, kanatlarında hezeyan,
Ölüm taşıyor çocuklara kucak, kucak
O çelik kanatlı kuşlar
Sizin çatınıza hiç tünemeyecek mi?
Yürüyen kalelerin kükremesi
Uykularınızı bölmeyecek mi hiç?
Ya Hu!
Çok safsınız
Ya da yaşamaktan çok uzak…
Kırmızı koltuklu onur salonlarının
Kibar beyefendileri, hanım efendileri
Hangi deprem hangi şiddette yıkar bir yüreği?
Hangi el kopartır, söküp atar,
Kimsesiz bırakır içindeki çocuğu?
Hangi vicdan susuz bırakır umut çiçeklerini?
Hangi el alkış tutar onursuz cinayetlere,
Ve hangi vicdan ödül verir
Kahpeliğin şaheserlerine?
Göğsünde açmış kan gülleri
Hangi gül yüzlü çocuk affeder şimdi sizi?
Bunca bencil, bunca eşkıya kesilmiş,
Cehennem çiçeklerini göğsünüze takmışken,
Hangi cennet kabul eder şimdi sizi?
Bir gün sıra size de gelmeyecek mi?
Kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz,
Gafletinizin kurduğu tuzaklardan?
Ektiğiniz nefret tohumları,
Bir gün sizi de zehirlemeyecek mi?
Nasıl bir karanlık güçtür ki;
Düşüncelerinize set çeker,
Bunca arî duygu varken,
Birlikte mutlu olabilecekken,
İnsanlığa ihanete, cinayete teşvik eder?
Ey insanlık;
Uyanın, kulak verin seslere
Açın artık gözlerinizdeki perdeyi
Duysun sağır yürekleriniz
Duyun, çığlıkları…
Nasıl bir vicdan bu kadar hissiz olabilir?
Hangi dil bu kadar sessiz kalabilir?
Kırın zincirlerinizi artık.
Haykırın,
Haykırın, içinizdeki bütün öfkeyle:
Artık yeter!
Bu nasıl bir çelişkidir
Masumlar ölür,
Katiller ödül alır
Ve O ödülün adı
Barış olur!
Abdurrahman güleç