51
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
2399
Okunma

Üstadım, yol ışığım canım babam... Önce sana, sonra takvimlerde ‘ya hep Eylül’se’ diyerek unuttuğum ayı işaretleyen Eylül babaya...
Baba,
Yüzü gülen bir Eylül için
Ağustos’tan dikildim kapına
Söylesene,
Hep bu kadar can mı yakar gümüş tırpanı zamanın
Yelkovan kurtarmaya gelmez mi akrebin iğnesinden?
Hiç yıkamaz mı sonbahar ellerini?
Ondan mı kahve/sarıdır düşleri?
Yoksa ben hep yüreği isli adamlara adadım da kendimi
Aklanamıyor muyum kaderimin huzurunda
Sen ondan mı dönmüyorsun geri?
Baba,
Düşmüyor Eylül’ün yaprakları
Takvimler sancıda
Ve hala senden bir haber yok posta kutumda
Her gün yeni bir yalanla oyalanıyor,
Seni hiç unutmuyorum
Eylül ozan ayıdır,
Şair sol döşünde nöbetçidir derdin,
Hatırlıyorum...
Baba,
Yüzü gülen bir Eylül için
Ağustos’tan dikildim kapına
Sen şair adamsın
Söylesene,
Dikilsem Eylül’ün başına
Görür müyüm seni bir kez daha
Gökte şiir yazarken tek başına...
Kime sorsan bir parça hüzün düşer Eylülden
Ben unutuldukça yüzüm düşüyor
Bırak kalsın,
Üzerimi örtme baba!
Kime yansam, hazan
Kalbim üşüyor...
Baba,
Yüzü gülen bir Eylül için
Ağustos’dan dikildim kapına
Umut yolla bana, umut!
En çok o iyi geliyor yaralarıma...
Fısılda kulağıma yine eskilerden
Bak,
Kızının da kaderi seninkinden
Ne yaşasak şiir oluyor...
Elif SEZGİN