3
Yorum
25
Beğeni
0,0
Puan
1393
Okunma

Acıklı sevda türküleri dolanmışken dilime
Yalnızlığım bozkıra at sürer,
Gök ekini biçer gibi
Kulağımda rüzgar uğultusunu bastıran
Ak sakallı derin fısıltılar,
- oğul en sıcak toprağı bul
Gözbebeği yaslayacak bir hacerül esved de yok
Saat de yok, takvim de yok
Vaktinden önce doğarak,
Sütten kesilmiş çocuklar gibiyim
Ya ateş karıştıran ahraz çobana bırakacağım
Adressiz mektuplarımı,
Ya da ayak izlerimi takip edecek,
Dolunayda yalnız bir kurt uluması
Soluk benizli gönlümü ne kadar saklamaya çalışsam da
Kim rast gelse,
Çekik gözleriyle vuruyor kopuzun tellerini,
Neşter çalar gibi umutsuz aşkların şah damarına
Ağaç dallarına bağlanmış renksiz çaputlar,
Uçuşmak için rüzgarların keyfini beklerken
Bir ana toprak kokan elleriyle,
Ölüm meleğine eksik aldığı her nefesini,
Müjdelik veriyor
Sırasının geldiğine sevinen,
Kurbanlık koçlar gibi uzatacağım başımı kör bıçağın insafına,
İnan ki İsmailce
Ağıt yakılacak kahramanlığım da yok
Masallar anlatılarak uyutulmadığım gibi
Sık sık üşüdüğümü en iyi sen bilirsin
Ay ışığından sağlam bir örtü ört üzerime,
Yıldızları incitmeden dağıt
Karanlıktan korkan her bebeğin kundağına
Ve çok öksürten bir tabakalık tütün koy
Baş ucuma en ucuzundan
Zaten ben asyadan hiç göç etmemişim,
Deniz kokusunu bana anlatıldığı kadarıyla bilirim
Acıklı sevda türküleri dolanmışken dilime
Yalnızlığım bozkıra at sürer,
Gök ekini biçer gibi
Gökyüzünde kartal kanat süzülür
Deyişleri recm edilmiş bir ozan
Issık gölü kan kokar,
Bir fahişe rahmine vakitsiz düşen
İnkar edilmiş aşklar yüzünden
Hissetmediğini bilsem de,
Burun kıvırdığın o bozkırın tam ortasına
Kurup masayı,
Kokulu mumlar yakıyorum
Bilmiyorsun, ben hala soylu bir uygur kızının
Çekik gözlerine bakıyorum
uytun .....