20
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1606
Okunma

Rüzgar lal şarkısını söylerken suskun bir çift göz ağlıyordu hϋznϋn ötesinde..
Karanlığın derinliklerine kilitlemişti bakışlarını…
Zaman sessizlik kimsesizlik zamanıydı onun için..
Geç kalmıştı mutlu olmalara..
Umudunu karanlıĝa gömmüş kaybolan düşlerin ardından bakakalmıştı..
Rüyası yarım kalmış bir uykudan uyanmıştı belkide…
Ele avuca sıĝmaz sevdası vardı gönlünde.
Ne kadarda uzaktı yıldızlar yüreĝine…
Sözleri saklı cümleleri vardı konuşturamadıĝı..
Kurumuştu dalı budağı söylenmemiş öyküsü vardı ceplerinde gizlediĝi…
Eksik bir yanının bekleyişindeydi belkide..
Zordu rengi kara gecenin dizlerinde ayışıĝını beklemek..
Ve şimdi "o"nun dilinden
kapanmış kapılar ardında yazılmış
karayı beyazlara sıĝdırmak istercesine bir şiir
…
ne zaman bir kalem alsam elime
yitik bir şehirde bulurum kendimi
eski bir zamanda,
sokaklar ıslak
çığlık çığlığa ayak izleri
mevsimsiz hϋzϋnler yaslanır yϋreğime
haykırasım gelir..
yaprak dökϋmϋ dϋşlerimi
gece uzanır ϋzerime
gözlerime vurur kör karanlık
çöker bir köşeye susar tϋm sözlerim
sonra en çıkmazından bir yolculuk başlar
kirpiklerimden sıyrılıp
yanaklarıma dϋşer umutlarım
Oysa
ne çok isterdim
gϋneşi
avuç
içlerimde
tutabilmeyi..
Nursel Yılmaz