11
Yorum
49
Beğeni
5,0
Puan
1673
Okunma


"Çocukluğumdan kalma alışkanlık" diyordu
Gözleri doluyordu!...
Öğlen sonraları buluşmaya giderdi iki saat
Alışkanlık dediği acısıyla...
Randevusuna geç kaldığını hiç görmedim
Sadakati yürek kamaştırırdı...
Her buluşma sonrası
Bir buluttan ödünç alırdı yağmuru
İçerdi gözlerine
Yarılmış çöl misali içerdi
Kurumuş göl misali içerdi
Onu öyle görünce
Kalbim tam orta yerinden kırılır
Ve bir yanardağ içime göçerdi...
Soğuk beton bir duvara yaslanırdı bütün güvercinler
Kırgın papatya, annesinin dizleriymişcesine,
Hüznün göğsüne başını koyardı
Öyle yalnızlaşırdı ki bu şehir
Herkes kimsesizliğine doyardı...
Yüzünde;
Çok mutsuz, damı akan, kerpiç, kapısı yok virane bir ev vardı
Yüzü çok emin olduğum bir yerdi
Yüzü annemin yüzüne benzerdi...
Heybesinde hiç umudu olmayan bir göçebe gibiydi
Gidecek onca yeri vardı ama
Kalacak tek bir yeri bile yoktu!
Gözlerinin içinde;
Kısrak bir güneş, öperken suyu, havayı, toprağı
Sarılırken çiçeklerin boynuna...
Pencere önünde, sokakta oyunlar oynayan akranlarını
Kilometrelerce ötedenmiş gibi izlerken,
Avuçlarının icini kırık bilyelerle kanatan dilsiz bir çocuk vardı!
Ayakları suya değmemiş bir ağaç nasıl yanar
Deniz hiç yok yere nasıl kudurur
Nasıl alabora olur gemiler
Ve balıklar nasıl koşar ölüme
Ve martılar nasıl kaçar göğünden
İlk defa onun gözlerinde gördüm...
Hangi acıdan kaçıyordu
Hangi acıya sığınmacı gelmişti?
Kimseler bilmiyordu!...
"Ve ben hayatımda ilk kez
Kendiyle bu kadar güzel yüzleşen
Hesaplaşan, helâlleşen okyanus yürekli bir adam gördüm..."
Abim Cüneyt Bilge’ye armağan olsun...
S.U.
Serkan Uçar
03.04.2021
"Şiirimizin yüreğine yüreğiyle dokunan herkese ayrı ayrı teşekkür ederim. Sevgilerimle"
5.0
95% (21)
4.0
5% (1)