14
Yorum
45
Beğeni
4,9
Puan
1424
Okunma

Belli ki güneşin rengi solmuş bugün
belli belirsiz bakar bulutların arasından.
Hava ayaz mı ayaz
Yola çıkmak istedikçe
set olur önüme soğuklar.
Düğümlenir üst üste gelen umutlarım
Buz keserim çaresizlik vaktinde.
Susturdukça bir yalan bir doğruyu
öperim utanmasından incecik arayışı.
Çocuk şiiri gibi yalın duygularımla
Kaybolmayı kaybedip
göze alamadığım yakınlıkların belini kırıp
çekerim alın yazımı yorgan gibi üzerime
ısınırım uykumda küçük bir kar masalında.
bütünlerim eksiklerimi içimdeki sıcaklıkla.
Bin kez yokluk olsa da;
eldesizliğin karanlığında
Çözerim ellerini papatya yüzlü sevinçlerin.
Sığınmasam silinirdim belki de;
ıslığıyla yol açmasaydı en zor yollarıma şiir.
Ses biçiminde yaşamazdı fosilleşmiş her dize.
Gıcırdatıp sessiz harfleri
gidip gelmezdim çıngıraklı sözlerde ihbar hattı gibi.
Gülmezdim benim olmayan
gökyüzünün tuhaflığına.
Yerleşmezdi dudağımın kenarına
gül yüzlü tanyeri.
Güvercin bakışlı ses
çınlamazdı kulaklarımda.
Hatıralar dal istemezdi konmak için.
Olmazdı sevdiklerim hep ayraç içinde
Her kelimem çıkmaz sokak olsa da
açardım kapıyı rüzgardan önce.
Üflerdim ipekten bir nefesi
kalbimin meltemine.
Demek ki;
yaşam kurgu gerçek düştü ırak makamında.
Buruşturup buruşturup attıklarımız
ve yazamadıklarımızın yükünü taşıdıkça sırtımızda.
Boşlukta uçan kağıt parçası olsak ya da
sığınsak dünyanın gölgesine
yanacağız belki de umarsızca.
Her gün giyilen elbise gibi
ne kadar alıştık kendimize.
Değecekse toprağa gövde
özlemler neden hep gökyüzüne..!
Ferdaca
5.0
93% (26)
4.0
7% (2)