5
Yorum
31
Beğeni
5,0
Puan
736
Okunma
sessizlik uzandığında
kör uçurum dile yapışan söz
ki uzakların pırıltısında ağlıyor toprak
tenimde kekik kokusu özlem
kıyamet içiyorum
karanlığın dağa değen göğsünden
güneşi buzullayıp bir çocuğun cebine
kızgın kumlara noksan sevişmeli düş seriyorum
hiç bir şiir tamamlamıyor yarımlığımı gümüş tabloda
ve hiç bir el dokunamıyor gözümün perdesinde aralanan göğe
yeşili demirleyip mavilere
bir babanın acısından kaçıyorum
belki de
Anne teni değmiş resimlerde
kuşun kanadındaydım
anıların dikişini sökerken rüzgarın parmakları
ağaçsız kentler
tarihin üşüyen soluğunda..
gemilerde tek başınalığım
mor bir yolculuk
omuzlarıma değen bulutun saçlarında kadındım
ve üstelik yağmurlarım vardı küpeli
uykularınıza düşen kendimi çektiniz
sağanaklarınızdan
anlatacaklarım denizin haykırışında
baharın kalbine silkelenen ölümde kaldı
vakitsiz karanlığa bittim
sessizliğin azarına...
söyleyin
yalnızlığa çalmasın odamı güneş
yoruluyor içimde dönenler
rengi karışan yaşamda
masalların siyah dökümlü zamanlarında
bir şairi kıskanıyorum
ve içindeki düş bebeklerini
eriyen gölgelerde
yokluğun ezgisinde baharı üşürken sırtım
rüzgarın ağzında tersyüz selamladığım yapraklar
aşklar çeneşi düşmüş insanları hıçkırırken aynalarda
ölümün avuçlarına kusma vakti
çünkü
bir şairin dallanan kalemine
yakınlığı doğuran uzakları asacağım
sabahları güleceğim içimdeki telaşta
kendi yarama yeniden döneceğim
alıp ruhuma sesini
....
5.0
100% (15)