Bize baktığımda erken Ellerine geç, ismine yakın Belki bir kasırganın ortasında Sönme vaâdinle yanmışım Günleri, adımları, bir dağın yamacını Enleminin biricikliği, vazgeçilmezliği Olmamış gibi Oldurmuş gibi Ne de çabuk siliniyorum gölgenden Mizacım olduğundan demek Bir kalem yapıştı elime Şiir diye bir şeyler oluyor yine Sesi nehir, nehiri saz Yemyeşil bir çayır gözünde Ekinler boy verir hayalimde Eşsiz kelimelerden evi Sıcacık dili Kelâmı kuvvetli Ruhuna çiçekler ekilmiş yar Yarim, güzel sözlüm Evreninde bir orman açar Haber vermeden Yine demeden geldi yangın Vardığım yollar yoksul Rüya bizdi, bizsiz hayat imlâsız Yarab, sen verdin sen al Tacım ışıktan, tamamlandım sustan Yok, yokluk ey Tanrım Baştan sona, sondan ufka bakan Ellerim boş, ben bensiz Sensiz ben gayri hazan Yok başka bildiğim Mağlub ölçeğiyle bir terazi Su, sustu kefenine Ben, ölümün ayağına her gün kapanan Artık kumlar bütününe biçare Gittiğin gündür sebebi! Batşeba’nın kalbi camdan Sessiz semer vurur alnına Ve o derin kesik kanamadan Yok dur demek!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Estağfurullah şairliğim yok henüz. Kıymet verip yazdınız teşekkür ederim. Bazen yangından yangına geçerken bir sığınak arar insan. Yukarıdaki sözcük dizilimi ona benzer bir haldi. Batşeba'nın oluşu da bir tesadüf diyelim. Bazen açıklamaların anlama yetersiz geleceği hissedilir. Affınıza sığınacağım bu konuda.
Estağfurullah şairliğim yok henüz. Kıymet verip yazdınız teşekkür ederim. Bazen yangından yangına geçerken bir sığınak arar insan. Yukarıdaki sözcük dizilimi ona benzer bir haldi. Batşeba'nın oluşu da bir tesadüf diyelim. Bazen açıklamaların anlama yetersiz geleceği hissedilir. Affınıza sığınacağım bu konuda.
Öncelikle şiirin ismi dikkatimizi çekiyor. Saydam, yarı saydam veya şeffaf, kırılgan ve doğal bir güzelliğe ve çekiciliğe sahip olan “cam”.
Hani ilgi alanımızın da verdiği bir yakınlıkla camın ilk var oluş hikâyesine uzanıyoruz. Cam bir rastlantı sonucu keşfedilmiş. Bunu bize Romalı ünlü tarihçi G.Pilinius Secondus söyler. Yaşlı Pilinius’un anlatımına göre Natron (doğal sodyum karbonat) yüklü bir gemi, Fenike kıyılarına demirler. Gemideki tüccarlar sahilde ocak hazırlamak için taş bulamayınca natron kullanırlar. Yakılan ateş sonucu natron, sahildeki kum ile birleşerek cam parçacıklarını oluşturur. Camın hikâyesi böyle başlar ve böyle anlatılır.
Her ne kadar bu geminin Mısır gemisi olduğu düşünülse de Mısır’dan yarım yüzyıl öncesinde camın ilk olarak Mezopotamya’da üretildiğine inanılmaktadır. Mö.3.binlerde Mezopotamya’da pişmiş toprak ve taştan yapılmış kimi boncuklara sır tabakası olarak cam kapladığından da bahsedilir. (Barag)
Tüm bunlara neden değindik.
Tarih boyunca bu denli zarif ve güzel bir malzeme olan camın, yine güzelliğine vurunulan Batşeba’nın kalbi ile ilişkilendirilmesini anlamaya çalışıyoruz da ondan. Şiir en çok da burada düğümleniyor benim için. Tam olarak şiirin ne kastettiğini anlamak için biraz daha okuma yapmak gerek diye düşünüyorum kendi adıma. Zira Batşeba’nın hikâyesine çok da hâkim değilim.
Benim için sadece bir merak konusudur; Kral Davut, kendisine bir söz hakkı vermiş midir, bu ilişkide. Yoksa şiirin de bize hissettirdiği üzere kalbi camdan sayılıp, kırılmış mıdır?
Yâhut kalbinin şeffaflığından mı dem vurur şiir… veyahut bu söylediklerimle ben şiirden çok mu uzağım.
İnanır mısınız, çok seviyorum böyle insanı zorlayan şiirleri. Yazan kıymetli yüreğinize ve kaleminize sağlık.
Felsefe, tarihten kaynak bulduğu gibi şiirin de aynı yönelimde olması mümkündür sanıyorum. İlham verici olanın ne olduğu ise sözcüklerin bir araya gelişleri ile açığa çıkacak gibi değil. Çoğu kez bir müzik akmaktadır şiirde ve bu hal beni daima etkilemiştir. Benimkisi ise ancak mırıldanmak ve bir izi takip etmekten ötesi değil.
Ayrıca, camı kuvars ile ilişkilendirirdim. Natron bilgisi ile kartacanın yiğit ataları fenikelileri de anmış olduk. Kıymetli tarih yolculuğu için teşekkür ederim.
Kum bazen cama dönüşür, cam kırılmak için insanın kalbine, bazense insan kuma, sonunda hepsi bir rüzgarda kaybolur. Şiirim dönüşmek ve yok oluşla ilgiliydi başlangıca doğmak için. Ben de anlamaya çalışıyorum yazan değilmişim gibi. Kendimizi anlayabilseydik iyi mi olurdu bilemem ama çoğu kez bu çaba oldukça büyük bir imtihandır.
Teşekkür ederim, kıymetli sözleriniz için. Selam ve saygılarımla.
Felsefe, tarihten kaynak bulduğu gibi şiirin de aynı yönelimde olması mümkündür sanıyorum. İlham verici olanın ne olduğu ise sözcüklerin bir araya gelişleri ile açığa çıkacak gibi değil. Çoğu kez bir müzik akmaktadır şiirde ve bu hal beni daima etkilemiştir. Benimkisi ise ancak mırıldanmak ve bir izi takip etmekten ötesi değil.
Ayrıca, camı kuvars ile ilişkilendirirdim. Natron bilgisi ile kartacanın yiğit ataları fenikelileri de anmış olduk. Kıymetli tarih yolculuğu için teşekkür ederim.
Kum bazen cama dönüşür, cam kırılmak için insanın kalbine, bazense insan kuma, sonunda hepsi bir rüzgarda kaybolur. Şiirim dönüşmek ve yok oluşla ilgiliydi başlangıca doğmak için. Ben de anlamaya çalışıyorum yazan değilmişim gibi. Kendimizi anlayabilseydik iyi mi olurdu bilemem ama çoğu kez bu çaba oldukça büyük bir imtihandır.
Teşekkür ederim, kıymetli sözleriniz için. Selam ve saygılarımla.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.